Eskişehir Ekonomisine Sahip Çıkmak
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Yerel yönetimlerimizde süslü kozmetik yerleşimler oluşturmak gibi bir eğilim oluştu. Birbirine çok benzer dış mekân mobilyalarını, parkları ya da sosyal etkinlikleri büyükçe her yerleşimde görmeye başladık. Çoğu zaman bu modaya merkezi hükümetin yerel temsilcileri de kendilerini kaptırıyor. Bu süreçte o yerleşimi ayakta tutan temek unsurun ekonomi olduğu adeta “güme gidiyor”. Kozmetiğe sahip çıkan yerel yöneticiler, yerleşimin en önemli unsuru olan ekonomiyi unutmuş gibi görünüyorlar. Bu bağlamda konuyu “Eskişehir Ekonomisi” olarak dillendireceğim ama bunu kendi yaşadığınız kent veya yerleşim açısından (onun gösterge ve kriterlerini kullanarak) okuyabilirsiniz.
Eskişehir Ekonomisi
Eskişehir ekonomisinin (kaba hatlarıyla) sektörel dağılımına baktığımızda; yüzde 60 dolayında hizmetler, yüzde 30 civarında sanayi ve yüzde 10 dolayında tarım sektörlerinden oluştuğunu görürüz. Burada dikkate etmemiz gereken hizmetler sektörüdür. Eskişehir’de bu sektör ciddi oranda ticaretten oluşur. Gizli işsizliğin önemli bölümü genelde hizmetler, özelde ticaret sektöründe konumlanmıştır. Bu nedenle Bilgi Toplumu ekonomisine uygun bir görünüm veren yüzde 60’lık hizmetler sektörü oranına bakarak yanılmamak gerekir. Eskişehir Ekonomisi genel anlamda küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşur. Bu firmaların büyük çoğunluğu, içinde ticaretin de buunduğu hizmetler sektöründe yer alır.
Eskişehir Ekonomisini oluşturan firmaların yaklaşık 500 tanesi sanayi meslek odasına bağlı olarak sanayide, yaklaşık 15.000 tanesi ticaret meslek odasına kayıtlı olarak hizmetler (ticaret) sektörlerinde ve 55.000 dolayında bir kısmı esnaf ve sanatkar odalarına bağlı olarak ilgili iş alanlarında çalışırlar. Şehrin sayıları 10’u geçmeyen büyük şirketlerinin sanayi meslek odasına kayıtlı olduğunu hatırlayarak; verdiğim bu sayıların yukarıdaki küçük ölçekli işletme gerçeğini doğrularını görürüz.
Tarih Boyutu
Pek çok kez nedenlerini dile getirdiğim üzere; bugünün Eskişehir’i 19’uncu yüzyılın sonlarında oluşmaya başlar. Bu süreçte göçlerle birlikte gelen teknoloji tarımın ilerlemesine yol açar. El sanatları konusunda gelişmeler olur. Fakat büyük gelişmenin temelinde bugün adı Tülomsaş olan Cer Atölyesi’nin kurulması yer alır. Bir başka deyişle; İstanbul – Bağdat Demiryolu’nun duraklarından birisi olarak Eskişehir’in seçilmesi, bu şehrin kaderinin dönüm noktası olur.
Demiryolunun ardından Tayyare Fabrikası, Şeker Fabrikası, un fabrikaları, toprak temelli sanayi (tuğla, kiremit vb) fabrikaları, gıda fabrikaları Eskişehir Ekonomisinin temellerini kurmaya devam ederler. Eskişehir’in demografik ve sosyal ilerlemesi, ekonomik gelişime eşlik eder. Geçmişte özellikle kamunun sınaî işletmelerinde yetişmiş olan teknik elemanlar, sonraki yıllarda günümüz Eskişehir sanayisinin temellerini atarlar. Küçük atölyecilikle, el sanatkarlığıyla, küçük - orta ticaretle ve/veya mühendislik hizmetleriyle ilgilenenlerin bir kısmı, daha sonraki yıllarda sanayinin ve ticaretin daha büyükçe işletmeleri haline dönüştüler. Günümüzde altyapı ve çevre şartları ile en gelişmiş organize sanayilerinden birisi olan Eskişehir OSB, bu öncü girişimcilerin çabalarıyla bugünkü durumuna erişti.
“Üvet Evlat” Ekonomi
1960’lı yıllara kadar devletin büyük desteğini gören Eskişehir, bu imtiyazını sonraki yıllarda büyük ölçüde kaybetti. İşin gerçeğine bakarsanız; 20’nci yüzyılın başlarından 1960’lara kadar olan kamu yatırımları, Eskişehir toplumunda bir konformizm (kolaycılık ve rahatlık) yarattı. Gaziantep, Konya veya Kayseri gibi kentlerde gözlenen girişimci yönelimleri, bu yerleşikleşmiş ve içselleşmiş konformizm nedeniyle Eskişehir’de gözleyemedik.
Muhtemelen bu nedenle Eskişehir’in (sözünü ettiğim dönemlerdeki) yerel yöneticileri, kentsel ekonominin önemini ve değerini yeterince kavrayamadılar. Ne ticaret ne de sanayi, kent yöneticilerinden alması gereken destek ve katkıyı almadı. Ne yazık ki; bazı kesimlerde bu yanlış ve eksik algı, hâlâ var olmaya devam ediyor.
Küçülen Kentler, Büyüyen Kentler
Ülkemizin küçülen kentlerine göz atın. Tümünde çok ciddi ekonomik sorunlar ve ekonomik yokluk olduğunu kolayca göreceksiniz. Kentsel ekonominin (ya da genelde il ekonomisinin) geliştiği yerleşimlerde sosyal, kültürel ve sanatsal gelişme de buna eşlik ediyor. Geçmişte siyasetin desteğini isteyen pek çok kent, bugün sadece siyasetin kendisine gölge etmemesini bekliyor. Gerekli yatırım, girişim ve gelişim şartları oluştuğunda; kent ekonomisi kolaylıkla kendi yolunu çizebiliyor.
Ama bir noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Hâlâ stratejik planlamaya ihtiyaç var. Başta yerel yöneticiler olmak üzere kentin aktörleri kentsel ekonomiye sahip çıkmak, destek olmak ve gelişimi için katkı vermek zorundalar. Ekonomik yarışta kent, tüm unsurlarıyla bir bütün olmak zorunda… Kentte ekonomi bittiğinde yaşam da bitiyor.
Hocam tesbitlerinize yüzde yüz katılıyorum.Her açıdan iyi bir gözlemci olduğunuzu zaten biliyorum.Bu yazınızla birlikte şirketlerin yenilenmesi ile ilgili son iki yazınızı konuları biraz daha açarak,geniş bir sunum şeklinde,Sanayi Odası Meclis yada yönetim kurulu üyelerine aktarabilirseniz;Hem onların gözlerini biraz açmış olusunuz hemde Sangem’in değerini belki braz daha anlayabilirler.Teşekkürederim.Saygılar.