Siyaset Neye Hizmet Eder?
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
1848-1912 yılları arasında yaşamış olan Vilfredo Pareto, bir İtalyan sosyolog ve iktisatçıdır. “Pareto Kuralı” olarak anılan önerme ile tanınmış ve yaygın ününü bu alanda sağlamıştır. Başta gelir dağılımı etüdü ve bireylerin seçimlerinin analizi konularında olmak üzere iktisat bilimine katkılar yapmıştır.
Pareto Kuralı “pek çok olayda (olguda) sonuçların yüzde 80’i, nedenlerin ancak yüzde 20’si tarafından belirlenir” der. Kural, başta kalite olmak üzere yönetim alanlarının tanınmış düşünürü olan Joseph M. Juran (1904-2008) tarafından önerilmekle birlikte Pareto’nun ismi ile anılmıştır. Bu isimlendirmenin arkasında, Pareto’nun yaptığı çalışmalar sırasında İtalya’da gelirin yüzde 80’inin, nüfusun ancak yüzde 20’si tarafından elde edildiği gerçeği bulunmaktadır. Birçok ülke ekonomisi incelendiğinde, zenginliğin (dolayısıyla yoksulluğun) Pareto’nun 80-20 oranını andırır paylaşıldığını görmek mümkündür.
Siyaset Alanında Pareto Kuralı
Siyasetçinin oy alabilmesi için, halkın bazı ihtiyaç, beklenti ve istekleri konusunda sözler vermesi gerekir. Eğer bir siyasetçi, oy alma stratejisini ulusal zenginliğe sahip yüzde 20 üzerine kurarsa, yüzde 80’e kıyasla dar bir alana hitap etmiş olacağından, seçilme şansı yüksek olmaz. Oy isteme konusunda ‘akıllı politikacı’ seçimi, gelirin ancak yüzde 20’lik bölümünü paylaşan, ama nüfusun yüzde 80’ini oluşturan büyük potansiyele hitap etmek olmalıdır. Gerçekten de böyle olur. Seçim çalışmaları, genel olarak yüzde 80’i oluşturan yoksul veya dar geçimli halkın sorunları üzerine kurulur.
Seçim kampanyaları yoksul halkın ihtiyaç, beklenti ve istekleri üzerine kurulmuş iken, siyasetçinin seçim sonrası davranış modeli tümüyle farklıdır. Halkın yüzde 80’lik bölümünden çoğu zaman “açlık ve yoksulluk edebiyatıyla” istenen oylara karşın seçim sonrasındaki hizmetler, yüzde 20’yi oluşturan zengin ve varlıklı kesime yağdırılır. Bunu kanıtlamak için genelde bilimsel verilere fazlaca ihtiyaç yoktur; çünkü örnek kuralı oluşturmasa da; ülke veya kent çevremizde yapacağımız küçük gözlemler, oyların kimden alındığını ve hizmetlerin kimlere gittiğini doğrulamaya yeter.
Seçimden Seçime Sorunlar
Dönemden ve iktidar alternatiflerinden bağımsız olarak; bu ülkenin herhangi bir seçim öncesindeki en önemli sorunu nedir? Sıraları değişse de, çoğunluğun sıkıntılarının ilk elde geçim ve işsizlik olacağına kuşku yok. Yapılan her seçim sonrasında halkın en önemli iki sorunu ne olur? Sorunun cevabı yine “geçim ve işsizlik” olacaktır. Bu durumda; halkın sorunlarının çözümünde ilerleme kaydedilmiş midir? Bundan önceki seçim öncesi ve sonrası dönemler arasında “geçim ve işsizlik” açısından iyileşmeler var mıdır?
Ülkemizde uzunca bir süredir “küresel konjonktür” tarafından belirlenmiş ekonomik ve sosyal politikalar uygulanıyor. İktidarın malî politikaları, tamamen küresel güç odaklarının istekleri yönünde oluşuyor. Daralan likit hacmi, sıkı para politikaları, ağırlaştırılmış vergiler ve düşen ücretler, bu küresel politikalar yumağının birkaç örneğini oluşturuyor. Tamamının arkasındaki gerekçe, ülkenin içine düştüğü iç ve dış borçtan cari açığa, büyümeden istikrara kadar değişik unsurlarla ifade ediliyor. Özetle; kaçınılmaz biçimde yine toplumun yüzde 20’si tarafından yaratılmış borç batağının kapatılması için çile çekmek, dar geçimli veya yoksul yüzde 80’e kalıyor.
Nasıl Değişir?
Özetle; yerel ya da genel ayırt etmeden siyaset sistemi, oyu yüzde 80’lik bölümden almakta, ama hizmetin ağırlıklı kısmını yüzde 20’lik bölüme yapmaktadır. Böyle baktığınızda siyasetimiz, ne sağcı ne de solcu ne de yelpazenin bir başka yeridir; apaçık biçimde Paretocudur. Muhtemelen yüzde 80’i oluşturan halk konuya sahip çıkmadıkça Paretocu olmaya da devam edecek.