İğne ve Çuvaldız
Gürcan Banger
Siyasetçi ve bürokrat, yaşadığı yerin yerel medyasında (görsel ve yazılı basın organlarında) kendisi ile ilgili olumlu haberler ve yorumlar izlemek ister. Aksi olduğu durumda ise ya tepki verir ya da medyaya karşı kayıtsızlık tavrı içine girer. Medyanın yazar-çizer takımı ise siyasetçi ve bürokratın tepkilerine karşı kendini bir tarafsızlık ve objektiflik kalkanı ile korumaya kalkar ve ‘ne görüyorlarsa onu yazdığını’ söyler. Ama bir gerçek şudur ki; siyasetçi ve bürokrat, pek çok örnekte olduğu gibi, ‘işine gelmeyen’ konularda medyayı susturmak için ‘elinden geleni ardına koymaz.’ Siyasetçi ve bürokrat ile medya arasında ‘barışta ve savaşta’ her zaman adı konmamış da olsa bir gerginlik vardır. Yerel basın tarihi bunun örnekleri ile doludur. (Deneyimli gazeteci arkadaşlarımızın bu örnekleri bir tefrika halinde kaleme almaları hoş olur doğrusu.)
‘İğneyi kendimize çuvaldızı siyasetçi ve bürokrata batırmak’ anlamında yerel medya içi ilişkiler düzenine de bakmakta yarar var, derim. Bence Eskişehir yerel medyasının iç ilişkiler ve iletişim davranışları üzerine bir lisans sonrası çalışma yapmaya değer. Bu tür bir çalışma, medya içi çatışma (ve varsa eğer, uzlaşma) kadar şehrin medya üzerinden ayrışma ve çatışmalarının da ipuçlarını verecektir. “Yerel medyada çatışma ruhu” gibi bir temayı iletişim alanında tez konusu arayanlara öneririm.
2007 baharında Eskişehir’de bir bankanın katkılarıyla yapılan stratejik gelecek çalışmasında tüm takımların üzerinde uzlaştığı ilginç bir sonuç çıkmıştı. Eskişehir ekonomisinde başarılamayanlar arasında ilk sırada ‘birlikte hareket edememe’ gerçeğinde tam uzlaşma olmuştu. Kolektif çalışma eksikliği olgusunun yerel medya düzeyinde de mevut olması hiç şaşırtıcı değil.
Yerel medyada ortak çalışma ve işbirliğinin eksikliğinin bir boyutu, daha güçlü yayın organları yerine bölük pörçük ve daha etkisiz yayınların varlığıdır. Örneğin yerel gazetelerin birkaç yüzle birkaç bin arasında değişen tirajlarda kalmalarının nedenlerinden birisi, bir araya gelerek daha güçlü gazetelerin yaratılamamasıdır. Neredeyse her yerel gazete, bir küçük ticarethane olarak kendi yağıyla (ama ağır yaşam koşulları altında) kavrulmayı tercih etmektedir.
Diğer yandan; bir dönemi kapsayan küçük bir inceleme, yerel medyada yazanlar arasında da bir sosyal dayanışma ruhunun olmadığı sonucunu gösterecektir. Örneğin bir yerel gazetede çıkmış bir yorum veya yazı hakkında bir başka gazetede yazılanlar, çoğu zaman ‘bardağın boş tarafına bakar’ bir anlayış ile olumsuz ve eleştiri-ötesi olabiliyor. Yerel medyanın yazarları, farklı görüşlerde de olsa birbirlerine olumlu katkı ve destek vermek yerine, ‘sınırları aşan’ sert bir tarzda eleştirmeyi (hatta karalamayı) tercih edebiliyorlar. Fikre veya tavra destek ile eleştirinin düzeyi arasında bir ortalama denge olmadığında; manzara, garip görünüyor. Kendi insanına ve aydınına sahip çıkmayan Eskişehir, yerel medyada da kendi insan değerlerine sahip çıkmamakla aynı anlayışı sürdürmeye devam ediyor.
Bilindiği gibi; Eskişehir ekonomisi, bugüne kadar kendi kaynaklarını bir araya getirerek ortak ve birleşik bir güç olmayı başaramadı. Şimdi bu kesimlerin pek çoğu, yeni alışveriş merkezleri ile organize perakendecilerin kendilerini ‘yiyip bitirdiğinden’ şikâyet ediyor. Yakında Eskişehir dışından bir sermaye grubunun eseri olarak buraya gelecek bir bölgesel gazetenin Eskişehir yerel medyasını (AVM’lerin yaptığına benzer biçimde) silip süpürmesi muhtemeldir. O zaman ‘ne idik ne olduk’ diye sızlanmanın pek yararı olmayacaktır.
İşin özeti şudur. Eskişehir, yerel medya düzeyinde de kendi insanına, kendi düşünenine, kendi yazarı ile kendi gazete ve gazetecisine sahip çıkmak zorundadır. Çünkü ortada paylaşılacak bir gelecek var.