Türkçe Sorunlarımız - 1
Gürcan Banger
Çuval eskidi mi her noktasından patlamaya başlar. Toplum da böyledir. Toplumun herhangi bir parçasının kendisini sosyal yozlaşmadan ve bozulmadan (iyimser bakış açısıyla değişimden) ayrı tutması mümkün olmaz. Bozulma, bir yağ damlasının kâğıt üzerinde dağıldığı gibi yaygınlaşır.
Toplumu oluşturan unsurlardan birisi iletişim, dolayısıyla dildir. Dil de kendisini bozulma sürecinden koruyamaz. Her sosyal unsurun birbirini etkiliyor olmasından kaynaklanarak eğitim, iletişim ve konuşma – yazma dili bozucu faktörlerin etkisine maruz kalır.
Kısaca özetlenen bu bozulma sürecinin gözlemenin ortamları arasında günlük konuşma dilini, gazete ve dergileri ilk elde sayabiliriz. İnternetin yaygınlaşmaya başlaması ile birlikte son yıllarda bunlar arasına sosyal medya da eklendi. Sosyal değişim ve bozulma üzerine çalışmak isteyenler için sosyal medya, adeta bir laboratuvar niteliğine kavuştu. Her ne kadar bu yönlü çalışmalar yeterli sayıda olmasa da 2012 sonu itibarıyla üye sayısı bir milyara yaklaşan Facebook ortamı bize çalışma yapılacak ‘mükemmel’ bir kütle sunuyor. Artık ismini TV kanallarında duymaya alıştığımız Twitter’ın 500 milyon ve bir iş ağı olan LinkedIn’in 175 milyon üyesi var.
Başlangıçta ICQ gibi basit sohbet programları ile başlayan sosyal medyanın gelişimi, bugünün gözde İnternet yazılımları ile zirveye ulaştı. İnternetin ilk yıllarında teknolojik erişim hızı düşüktü. Bu nedenle iletilmek istenen mesaj, kısaltmalar şeklinde gönderiliyordu. Daha sonraki yıllarda hız kısıtlarının aşılmasına rağmen ‘kısa dil’ kullanılmaya devam edildi. Yazı dili ile günlük konuşma dilinden farklı olan bir İnternet yazışma dili ortaya çıktı. İletişimin bu yaramaz çocuğu adeta özellikle yazı dilinin hızlı bozulma sürecinin de başlangıcına işaret eder gibiydi.
İletişim araçlarının yaygınlaşması ve küreselleşmenin diğer etkileri, kültür ve dil üzerinde net biçimde kendini gösteriyor. Gelişmiş ülke dilleri hızla yaygınlaşırken, aynı zamanda da bir kültür aynılaşması da yaşanmaya başladı. Bu aynılaşma sürecinde gelişmiş ülke kültür ve dillerinin bozulan özellikleri diğer kültür ve dillere de yansıdı. Özetle; küreselleşmenin sonuçlarından birisi olarak Türkçenin de aralarında olduğu diğer dillerde, denetim dışı değişim ve bozulma belirtileri hızlandı.
20’nci yüzyılın son çeyreği (eskiye oranla), tüm dünyanın değişim rekorları kırdığı bir dönem oldu. Diğer yandan 1970’lere kadar Türkiye, büyük ölçüde dışa kapalı bir toplum ve ekonomi yapısına sahipti. 1980’lere kadar olan küresel değişimi yakından yaşayamadı. Diğer yandan 1980’lerle birlikte ülkenin hızlı dışa açılışı, büyük ölçüde içeride sosyal göç ile çakıştı. Kırda birikmiş olan ‘enerji’, 1980 öncesine oranla daha büyük bir debi ve hızla (ekonomik ve sosyal görünümü belirleyen) kentlere akmaya başladı. Kırın olumsuz veya yetersiz eğitim ve kültür şartlarının yeterince güçlü olmayan kentlere akması, dışarıdan gelen küresel dalgalarla birleşince karmaşık bir kültür ve dil oluşumu sürecine girildi. Hiç kuşkusuz; yeni durumun oluşumunda kırdan gelen kültürün siyasal güç arayışı ve bunu elde edişi ile bu yeni kültürün eğitim – öğretim alanlarına yansımalarını da dikkate almak gerekir. Sonuçta, kaybeden Türkçe oldu.
Günümüzde bozulan Türkçenin durumuna bakarak, bunu yabancı dille yapılan eğitime bağlayanlar var. Şunu sormak lazım. Bugün yabancı dille yapılan eğitimi bırakarak, tümüyle Türkçe eğitime geçilse yaşanan yozlaşma düzelebilir mi? Sanmam. 1980’e kadar olan dönemde yabancı dille eğitim almış olmasını rağmen, bugün Türkçeyi özenle kullanan çok sayıda insan var. Dolayısıyla Türkçenin bozulma sürecini yalnız yabancı dille eğitime bağlamak mümkün değil. Kültür ve dil konusunda duyarlı insanların şikâyet ettikleri bozulan Türkçe, yukarıda kısaca özetlediğim karmaşık (yönetilemeyen ve denetlenemeyen) süreçte oluştu.