Teknolojik Değişim ve Yeni Fırsatlar

Gürcan Banger

Genellikle tam olarak kavranamayan değişim beklentisinin korku ve endişe veren bir etkisi olur. İnsanlar kendi rahatlık bölgelerinden çıkarak değişime uyarlı hale gelecekleri çalışmalar yapmayı zor ve tedirgin edici bulurlar. Diğer yandan her değişim aynı zamanda yeni fırsatlar anlamına da gelir. İlk bakışta risk veya tehdit gibi görünen değişim yeni kazanımların zeminini oluşturabilir. Böyle bir durumda korkulardan ve gerginliklerden arınmanın yolu değişim hakkında bilgi ve öngörü sahibi olmaktan geçer. Bu genel tespiti 21’nci yüzyılla birlikte yaşadığımız, Endüstri 4.0 veya Nesnelerin İnterneti gibi isimlerle andığımız teknolojik değişim için de yapabiliriz. Değişim karşısında yokmuş gibi kayıtsız kalmaya veya saklanmaya çalışmak yerine bunun sağlayacağı imkânları kullanmayı ve yaratacağı fırsatlardan yararlanmayı denemek daha sağlıklı bir seçim olur.

Yeni teknolojik konjonktür (geçmişteki sanayi devrimlerinde olduğu gibi) tek başına bir teknolojinin yarattığı durum değil. Kökü 1970’li yıllara dayanan yenilikler ve evrimleşme yeni yüzyılın ilk çeyreğinde görkemli bir teknolojik konjonktürün oluşmasına yol açtı. Endüstri 4.0 veya Nesnelerin İnterneti olarak anılan bu yeni yapı yenilenerek ve evrimleşerek gelen bir dizi teknolojinin üzerinde yükseliyor. Bu konudaki literatür büyük veri ve analitikler, otonom robotlar (akıllı ve bağlantılı otomasyon), simülasyon (siber-fiziksel sistemler), sistem entegrasyonları, Endüstriyel İnternet, siber güvenlik, bulut bilişim, eklemeli üretim (3 boyutlu baskı) ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojileri yeni konjonktürün dayanakları olarak belirliyor. Hiç kuşkusuz; bu sayılanlara başkalarını da eklemek mümkündür. Teknolojik yeniliklerin temel olarak yapay zekâ ve bağlantılılık temalı olarak geliştiğini söyleyebiliriz. Diğer yandan yeni konjonktürün dayanaklarını oluşturan teknolojiler kendi aralarında yeni kombinler oluşturarak daha karmaşık teknolojilerin ve sistemlerin oluşumuna imkân sağlıyor –ki bu durum, önceki teknolojik devrimlere oranla ciddi bir farklılığı meydana getiriyor.

Yukarıda sayılan teknoloji, yöntemler ile bunların içerdiği araçlara uyum sağlamanın getireceği yararlar veya kazanımlar neler olabilir? Değişimin henüz erken döneminde bunları tam olarak kestirmek mümkün olmasa da beklenti niteliğinde bazı öngörülerde bulunabiliriz. Örneğin işletmelerin ve fabrikaların kaynak kullanım etkinliğinde ve verimliliklerinde iyileşmeler olacak. Ürünün iş fikri aşamasından pazara sunumuna kadar olan süre kısalacak. İşletme maliyetleri düşecek. İnsan kaynağının yönetiminde iyileşmeler olacak. Yeni teknolojik konjonktüre uyum sağlayan işletmeler pazarda rekabet üstünlüğü sağlayacak. Atık, fire ve ıskarta oranı azalacak. İmalat ve ürün kalitesinde iyileşme sağlanacak. İşletme içinde ve dışında değer zincirini oluşturan süreçler akıllı ve bağlantılı otomasyona geçecek. Sistemlerin, makinelerin, cihazların ve üretim hatlarının (arıza, bakım, program değiştirme vb. nedenlerle) duruş süreleri kısalacak. Veri tabanlı kestirimci bakım uygulamaları nedeniyle bakım işlerinde yüksek oranlı iyileşme sağlanacak.

Sayılan bu yarar ve kazanımların her birini yükselen teknolojilerin doğal etkileri olarak kestirmek zor değil. Bundan daha fazlası ise söz konusu teknolojilerin kombinler yaparak yaratacağı zeminlerde yeni iş modellerinin geliştirilmesi ile oluşacak. Böylece geleneksel iş kültüründen hayli farklı bir iş-işletme modeline geçiş olabilecek. Bu da gelecekte girişimciliğin daha vizyoner özelliklere sahip olması gereğini ortaya koyuyor.

Yeni teknolojiler konusundaki ‘iyi haber’ küresel pazarda (sensörler, robotlar, mikro denetleyiciler vb. gibi) teknolojik donanım fiyatlarının istikrarlı biçimde düşüyor olmasıdır. Ayrıca donanım ve yazılım çözümleri pazarlayan şirketlerin sayısı ve çeşitliliği de hızla artıyor. Buna karşılık işletme yöneticilerinin cevaplaması gereken soru yapılacak yeni yatırımın geri dönüşü ile ilgili olacak. Bu soru için ciddi ve anlamlı cevaplar aranması gerekiyor.

Genel Görünüm
Yeni teknolojik gelişmelere sadece işletmeler ve üretim açısından bakmak resmin yüzde 50’sinden daha fazlası değildir. Endüstri 4.0 veya Nesnelerin İnterneti olarak isimlendirilen dönüşümün etkilerini doğru kavrayabilmek için pazarda (müşteri tarafında) ne olup biteceğine, bu konudaki öngörülere de bakmak gerekir. Bu konuda yapılan saha araştırmaları –görüşler ve öngörüler arasında farklılıklar olmasına rağmen– bize muhtemel gelişmeler konusunda bazı ipuçları veriyor. Örneğin akıllı sensörler, kameralar, bilişim donanım ve yazılımı, veri tabanları ve veri merkezlerinden oluşan ve Nesnelerin İnterneti adı verilen küresel ağ büyümeye devam edecek. Taşınabilir, giyilebilir ve bedene yerleştirilebilen teknolojik ürünler ile artırılmış gerçeklik uygulamaları ve kullanımı yaygınlaşacak. 21’inci yüzyıl öncesinde oluşturulmuş iş modellerinin bazıları yok olacak, kimileri evrimleşecek ve yenileri yaratılacak. Etkilenecekler arasında finans, eğlence, basım-yayım ve eğitim-öğretim sektör ve alanları sayılabilir. Akıllı ve bağlantılı nesneler sayesinde fiziksel ve sosyal ortamlardan veri toplanması, bunların veri tabanı olarak düzenlenmesi, analiz edilmesi sayesinde yeni karar destek sistemleri mümkün olacak.

Yukarıda listelenenler de dâhil olmak üzere Endüstri 4.0 veya Nesnelerin İnterneti teknolojilerinin uygulanabileceği kullanım alanlarına göz atmak yeni fırsatları görmek açısından yararlı olabilir. Örneğin sağlık bu alanlardan birisidir. Nesnelerin İnterneti’nin yaygınlaşması ile birlikte artan sayıda insan kendilerini İnternet’e bağlayacak olan (gözlük, saat, kulaklık, adımsayar, kalp etkinlikleri ölçer vb. gibi giyilebilir) cihazlar giyecek ve bu sayede aktivite ve sağlık denetimleri yapılabilecek. Ayrıca çocuklar, hastalar veya çalışanlar giydikleri ya da fiziksel çevrelerinde yer alan sensörler sayesinde izlenebilecek.

Akıllı ve bağlantılı ev yeni teknolojik vizyonun bir diğer uygulama mekânıdır. İnsanlar yaşam ve iş ortamlarındaki (örneğin ısıtma, soğutma, aydınlatma, bahçe sulama vb. gibi amaçlı) tüm nesneleri uzaktan yönetme ve denetleme imkânına sahip olacaklar. Yaygın sensör kullanımı sayesinde ev ortamı kötü niyetli kişilerden, yangın, gaz kaçağı veya su baskını gibi tehditlere karşı korumalı hale gelecek.

Yeni teknolojilerin getireceği yeni olanaklardan arasında akıllı ve bağlantılı kent olgusu önemle vurgulananlar arasında yer alır. Gömülü cihaz ve akıllı telefon uygulamaları sayesinde kentsel ulaşım daha kolay ve akışlı hale gelirken günlük zaman kaybı da azalacak. Meteorolojik durum, trafik sıkışıklığı, hava ve şebeke suyu kirliliği –belki de deprem riskleri– hakkında önceden haberdar olmak mümkün hale gelecek. Elektrik, su ve gaz dağıtımının akıllı sistemler haline dönüşmesi ile daha etkin hizmet alınacak; muhtemel problemler hakkında önceden enformasyon sahibi olunacak.

Akıllı ve bağlantılı teknolojilerin yapacağı önemli katkılardan bir diğeri yaşam çevrelerinin ve doğanın korunması yönünde olacak. Akıllı ve bağlantılı sensör ağları sayesinde ormanlar, denizler ve yerleşim yerlerinin gerçek zamanlı olarak durumlarına erişmek mümkün hale gelecek. Böylece hava ve su kirliliği, toprağın nem durumu, mekânsal hijyen ve yerel çöp toplanması hakkında enformasyon edinilebilir.

Üreticiyi ve kullanıcıyı benzer oranlarda etkileyecek olan bir diğer gelişme teknolojik ürünlerin akıllı ve bağlantılı hale gelmesidir. Sensör(ler)le donatılmış ürünler kendi durumları, çalışma şartları ve arızaya neden olacak olaylar hakkında üreticiye veri sağlayacak hale geleceğinden satış sonrası hizmetlerde kolaylaşma imkânı oluşacak. Ürüne yapay zekâ ve bağlantılılık özellikleri sağlayan teknolojiler üreticiye kişiselleştirilmiş üretim yapma zemini yaratacak. Aynı üretim hattında birden fazla ve farklı ürünün hızlı, doğru ve kaliteli biçimde üretimi mümkün hale gelecek. Buraya kadar anlatılanı özetlersek; –bugün bilinen şartlar çerçevesinde– 2025 yılı, Nesnelerin İnterneti açısından çok sayıda uygulamanın kullanımda olacağı bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.

Yeni teknolojiler konusunda görüş ve öngörü açıklayan uzmanlar 2025 yılına kadar Nesnelerin İnterneti ile ilgili önemli gelişmeler olacağını öne sürüyorlar. Beklenti, bir yandan yeni uygulamalar geliştirilirken diğer yandan bunların yaygınlaşması da gerçekleşecek. Sanayi ve teknoloji tarihi incelendiğinde her çözümün her problemler de oluşturduğu dikkate alınırsa gelecek beklentilerinin bir kısmı bunlar üzerine odaklanıyor. Ayrıca yen teknolojiler konusunda çalışan kesimlerin neredeyse tümünde bir ‘kalkış noktası’ olarak belirlenen 2025’te iddia edilen gelişmelerin öngörülen düzeyde olamayacağı şeklinde iddialar da var.

Değişim Beklentileri
Endüstri 4.0 ve Nesnelerin İnterneti alanlarındaki beklentilere olumlu –veya daha az karamsar– açıdan bakarsak neler olmasını bekleyebiliriz? Yeni, akıllı ve bağlantılı teknolojilerin odağında yer alan sensörler ve aktüatörler (tetikleyiciler) giderek ucuzluyor, çeşitleniyor ve yaygınlaşıyor. Bunlarla ilgili gelişmelerin devam etmesi beklenir. Dolayısıyla bünyesinde gömülü halde sensörler ve/veya aktüatörler ile yapay zekâ ve bağlantı donanım ve yazılımı barındırabilen tüm nesneler İnternet’le ilişkilendirilecek. Bunların sağlayacağı gerçek zamanlı veriler sayesinde planlama ve karar oluşturma süreçleri daha sağlıklı hale gelecek.

Bilindiği gibi; 20’nci yüzyılın son çeyreğinde (doğal kaynaklar, sermaye, emek ve girişimci olarak listelenen) geleneksel üretim faktörlerine bilgi eklendi. Bu yüzyılın bilgi konusundaki algısı işletmenin elindeki mevcut ‘bilgi deposu (bilgi envanteri)’ şeklindeydi. 21’inci yüzyılın yeni teknolojik anlayışı ise konuya ‘bilgi deposu’ olarak değil; dış dünyadan (örneğin işletmenin ekosisteminden) işletmeye ‘bilgi akışı’ olarak bakıyor. Üretim faktörü olarak bilgi bağlamında işletmenin değer üretme yeteneğinin dış kaynaklardan işletmeye akan bilginin yeniliği, çeşitliliği, debisi ve sürekliliği tarafından büyük oranda belirleneceği kabul ediliyor. Benzer biçimde yeni çağın çalışanının da hangi mevcut bilgilere sahip olduğundan daha çok, (teknoloji kullanma, bilgi teknolojilerine uyum, problem çözme, değişime uyarlanma, çeviklik, takım çalışması vb. gibi) hangi becerilerle donanmış olduğu dikkate alınıyor, alınacak.

20’nci yüzyılın son yarısının yükselen üretim felsefesi yalın düşünce idi. Hâlâ geçerliliğini koruyan bu yaklaşım aynı zamanda Endüstri 4.0 ve Endüstriyel İnternet odaklı işletmeler için bir başlangıç zemini (ön şart) olmayı sürdürüyor. Buna karşılık yalın üretim metodolojisinin barındırdığı bazı yöntem, teknik ve araçların yeni teknolojilere uygun olarak yenilenmesi gerekecek. Yalın üretimin ana eksenlerinden birisi olan atık, fire ve ıskartanın azaltılması anlayışı yeni teknolojik çağda da geçerliliğini sürdürecek. Yeni teknolojilerin sağladığı verilere dayalı karar alma süreçlerine bağlı olarak hatalı planlama veya üretimden kaynaklanan kayıpların ciddi oranda azalması bekleniyor. Gerçek zamanlı veri toplanıyor olması, aynı zamanda işletme içi ve dışı stokların azalmasına imkân sağlayacak. Firenin önemli bir bölümünün stoklardan ve depolama şartlarından kaynaklandığı düşünüldüğünde azalan stoklar aynı zamanda azalan kayıp olarak da yorumlanabilir.

Yeni teknolojilerle ilgili bir diğer beklenti insanların çevreyi (sistemleri, cihazları ve benzerlerini) yönetmek ve denetlemek üzere dokunma, görme, işitme, koklama ve tat alma gibi duyularından daha fazla yararlanacağı yönündedir. Akıllı ve bağlantılı nesnelerin bir kısmı (giysi, gözlük, lens, saat, baret gibi) giyilebilir şekilde veya doğrudan bedenimize eklemlenmiş (gömülü) halde kullanılacak. Bu nesneleri yönetmek üzere bedenimizi (örneğin sinir sistemimizi) daha etkili ve verimli kullanmayı öğreneceğiz.

Endüstri 4.0 ve Endüstriyel İnternet çatısı altında yer alan teknolojiler açısından adeta iki ‘paralel dünya’ var. Yeni cihazlar ve teknolojik ürünler insanlara yardımcı olmak üzere ikili bir iletişim yapısı gerçekleştiriyor. Bir yandan birbirleri ile fiziksel olarak bağlantı kurarken diğer yandan sanal ortamda veri üretip başka nesnelere iletiyorlar. Bir hedef tarih olarak belirlenen 2025’e kadar bağlantılı cihaz sayısındaki yükselme yanında nesneler arası iletişimin miktarı ve çeşitliliğinin artması bekleniyor. İnsanların doğrudan kullandığı akıllı ve bağlantılı nesneler taşınabilir (mobil) veya giyilebilir nitelikte olacak. Bunlar arasında gözlük, kulaklık, giysi, saat, takı, baret, ayakkabı, bileklik vb. gibi nesneleri sayabiliriz. Bu nesneler kendi aralarında bir ağ oluşturacak; fonksiyon ve görevleri paylaşarak yerine getirecekler.

İnsanlar ile akıllı ve bağlantılı nesnelerin birbirleri ile haberleşmeleri için bazı muhtemel örnekler verebiliriz. Örneğin deri altı sensörler ve elektronik yongalar bunları üzerinde taşıyan kişilerin sağlık durumları hakkında elde ettikleri verileri ilgili merkezlere ve sağlık izleyicilerine iletebilir. Akıllı ev kullanımının bir parçası olarak cep telefonu veya tablet üzerindeki uzaktan denetim uygulamaları bazı ev etkinlik ve hizmetlerinin izlenmesini ve yönetilmesini sağlayabilir. Yangın, su baskını, hırsızlık gibi güvenlik gerekleri yanında ısıtıcıların zamanlanması, evsel mekânın aydınlatılması, buzdolabı ihtiyaçlarının öğrenilmesi vb. gibi eylemler uzaktan yerine getirilebilir. Akıllı ve bağlantılı teknolojik ürünler kişilere zaman yönetimi konusunda yardımcı olabilir; kısa, orta ve uzun vadeli ajandalarını düzenlemeleri, zamanlı işlerini yerine doğru şekilde getirmeleri için gerekli uyarıları sağlayabilir.

Yeni teknolojiler sayesinde kentte sürekli ve yaygın halde sensörler ve GPS okumaları sağlayan donanım yer alacak. Bunlar trafiğin düzenli ve sağlıklı akışı konusunda önemli katkılar yapabilir; sürücülere yol tariflerinde yeni kolaylıklar getirebilir. Kent dışı alanlarda yer alan yollar, köprüler, barajlar, göletler akarsular, toprak ve diğer fiziksel altyapının durumuna ve bunlarla ilgili gösterge değerlere erişmek akıllı ve bağlantılı teknolojiler sayesinde çok daha kolay olacak. Buralardaki problemler, arıza durumları ve bakım-onarım ihtiyaçları hızlı ve doğru biçimde elde edilebilecek. Yeni teknolojilerin en değerli katkılarından birisi elektrik şebekelerinin izlenmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi ile ilgili olacak. Ev ve iş mekânlarındaki akıllı uygulamalar akıllı elektrik şebekelerinin enerji kullanım yüklerini ve tarifeleri dikkate alarak daha uygun faturalar oluşmasına katkı yapacak. Ortak kullanım mekânlarında bulunan kâğıt havlu veya tuvalet kağıdı dispenserinin durumu, çöp kutularının doluluğu, çay-kahve makinelerinin uygunluğu vb. gibi konularda sensör tabanlı, akıllı ve bağlantılı teknolojilerden yararlanılabilir.

Bir işletmenin, kümelenmenin veya sektörün değer (tedarik) zinciri her aşamasında yeni teknolojilerden etkilenecek. Zincirin her halkası yeni teknolojilere bağlı olarak yeniden yapılanacak. Bunun ilgili yapının (örneğin işletmenin) hem kaynak kullanım etkinliğini hem de verimliliğini olumlu yönde etkilemesi beklenir. Dolayısıyla tedarik zincirinin her halkasının incelenmesi yeni fırsatların bulunup değerlendirilmesi açısından dikkate değerdir.

Yukarıda çizilen görünüm kişilerin ve ailelerin mahremiyetleri ve kendi davranışlarını denetlemeleri ile ilgili bazı sorulara ve endişelere neden oluyor. Yeni teknolojiler konusunda görüş bildiren bazı uzmanlar gelecekte –dünyanın en ücra köşeleri dâhil olmak üzere– mahremiyet diye bir kurumun kalmayabileceği öngörüsünde bulunuyorlar. Her türlü izlenmenin insanları rahatsız edeceği yanında ayrıca bireylerin sadece konuşma sözcükleri ve yazılarından değil, izlenme nedeniyle göz teması, dokunma, işitme, öğrenme ve belleme gibi deneyimlerinden fedakârlık etmeyeceklerini ifade ediyorlar.

Klavye ve ardından fare ile yapılan bilgisayar donanımı ve yazılımı kumandası özellikle taşınabilir cihazlardaki dokunmalı ekranlarla yeni bir boyuta taşındı. Küçük ekranlı bilişim-iletişim cihazlarının kullanımında yeni yeni ilerlemeler beklenmekle birlikte bunların beyin faaliyet ve arayüzlerinin kullanımı ile yönetimi için zamanın henüz erken olduğu anlaşılıyor. Akıllı telefon ve tablet gibi mobil cihazların kullanım ve yazı yazma hızında –hedef tarih olan 2025’e doğru– artışlar sağlanması için çalışmalar sürüyor. Daha yetkin sensörler ve makinelerin öğrenmesinde kullanılacak yeni algoritmalar sayesinde davranış ve ses tanıma faaliyetlerinde performans yükselirken insanlar da kendilerini daha kolay ve hızlı ifade etme imkânlarına kavuşacak. Makineler insanları ve eylemlerini tanımlamada davranış, ses ve göz hareketlerinden oluşan bütünlüğü kullanacak yetkinliğe erişecek. Bu da insanlara makinelerle olan etkileşimlerinde esneklik kazandıracak. Kısaca söylersek; bedenin hareketleri kolay bir şekilde makinelerin anlayacağı komutlara dönüşecek.

Yeni teknolojilerin yarattığı riskler sadece enformasyonun ‘kötü niyetli kişiler’ tarafından ele geçirilmesinden ya da kişisel veya kurumsal mahremiyetin ihlal edilmesinden ibaret değil. Teknolojik değişim hakkında olumsuz görüş ve öngörülerin bir bölümü çevremizdeki ‘makine dünyasının’ geçmişe oranla çok daha karmaşık hale gelmesinden kaynaklanıyor. “Pek çok insan kendi mekânlarındaki basit nitelikli elektrik, şebeke suyu, gaz veya atık su problemlerini çözmeyi beceremezken çok yoğun teknoloji içeren karmaşıklığın –hem kullanım hem de sorunlar açısından– üstesinden nasıl gelecek?” türünde sorular öne sürülüyor.

Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki ‘görkemli’ yükselişe rağmen hâlâ bu cihazları kullanmak istemeyen ve bağlantılı bir duruma geçmek istemeyen insanlar var. Yeni teknolojiler insanlara yeni bir yaşam tarzı öneriyor ve sunuyor. İlerleyen zamanla birlikte bu yaşam biçiminin bireyselliğin ve sosyalliğin ‘yeni normali’ olacağına kuşku yok. Endüstri 4.0 ve Nesnelerin İnterneti özellikle gelişmiş ekonomilerde yaşayan insanlara yeni bir konfor biçimi sunacak. Böyle bir durumda bağlantılı olamayanların ya da olmak istemeyenlerin bu yaşam tarzının dışına düşecekleri ve bazı bireysel ve sosyal haklarını kullanmada bazı zorluklar yaşayacakları bir ‘yeni gerçek’ olarak görünüyor.

Kişilerin ve kuruluşların Nesnelerin İnterneti türündeki yeni teknolojilerle etkileşimi onların birbirleri ile olan ilişkilerini –genelde kişisel, kurumsal ve sosyal ilişkileri– yeniden şekillendirecek. İnternet’in daha yaygın ve yoğun olarak kullanılması ile birlikte veri güvenliği ve mahremiyeti riskleri oluşurken aynı zamanda kişi ve kuruluşlar mahremiyetlerini güçlendirmek üzere daha fazla oranda teknolojilerden yararlanacak. Enformasyonun kişisel ve kurumsal yaşamda daha fazla yer almaya başlaması ile birlikte ortaya çıkacak durumlardan birisi herkesin kendine ait bir ‘buluta’ sahip olacağıdır. Her türlü kişisel veya kurumsal enformasyon ile bunları işlemek için gerekli yazılımlar bulut bilişim ortamında yer alacak.

Kişisel (kurumsal) bulut’ –ki buna ‘Nesnelerin Bulutu’ diyebiliriz– her bireyin (kuruluşun) ayrılmaz ve vazgeçilmez parçalarından birisi haline dönüşecek. Bu tür bulut yapıları günümüzde olduğu gibi Google, Facebook, Twitter veya Instagram vb. gibi merkezi yapılar tarafından yönetilmeyip daha bireysel denetimli olabilir.

Yeni bilişim-iletişim teknolojilerinin getireceği yeniliklerden birisi (satış sonrası) müşteri hizmetleri alanında olabilir. Günümüzde bu hizmetler üretici şirketler veya onların yetkili mekanizmaları tarafından yönetiliyor. Bir kullanıcı (müşteri) bu hizmetleri sağlayan kuruluşların her biri ile ayrı ve farklı ilişki kurmak zorunda kalıyor. Yeni teknolojik düzende ilişki kurma ve bilgi paylaşma yetkisi tümüyle kullanıcıya (müşteriye) geçerek tek tip bir ilişki yaratma imkânı oluşabilir. Böylece örneğin kullanıcı bir başka adrese taşındığında kendi verilerini değiştirdiğinde ilişkili olduğu tüm müşteri hizmetleri merkezlerindeki adres vs. bilgileri de değişmiş olacaktır. Özetle; yeni teknolojilerin varlığı ‘ilişki’ kurumunu tümüyle farklılaştıran bir noktaya ‘terfi edebilir’.

Endüstri 4.0 veya Nesnelerin İnterneti çatısı altındaki teknolojiler bir yandan mevcut iş yapma biçimlerimizi değiştirirken diğer yenilerini yaratmamıza imkân tanıyor. Farklılaşma ve yenileşme ile yeni ihtiyaçları kavradığımızda yeni iş fırsatlarının oluştuğunu da görmeye başlayacağız.

Değişim, Dönüşüm, İnternet, Sanayi - Endüstri, Teknoloji kategorisine gönderildi | , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum yapın

Aşk Üzerine Aforizmalar

Gürcan Banger

01: Pek çoğumuz duygusal hayaller kurmayı severiz. Hayalin tatlısı da aşk, sevgi, heyecanlı ve mutlu bir ilişki üzerine olanıdır. Hayal kurmak, çok hoş bir gönül sarhoşluğudur. Ama ne yazık ki, aşkı gönül kapımıza getirecek olan hayaller değildir. Aşk için hayalden öte, emek vermek gerekir.

02: Sağlıklı bir ilişki ve kişiye yaşam sevinci veren bir aşk için öncelikle insanın kendi ayakları üzerinde dingin olabilmeyi becermesi gerekir. Aşk bir sevgisizlik ilacı değildir. Geçmişten taşıdığınız rahatsızlıkları aşk ile tedavi edemezsiniz.

03: Aşk bir süreçtir. Onu yaşarken siz de, sevdiğiniz insan da birlikte değişirsiniz. Aşkı yaşamanın keyfi de zaten bu değişim ve ilerleme sürecinin içinde bulunmanın lezzetidir. Aşka, ne kazanıp kaybedileceği hesabı ile yaklaşılmaz. Aşk kısa sürede bitebilen veya bir ömür boyu sürebilen bir duygu fırtınaları serüvenidir. Bu serüveni keyifle yaşayabilmek için kalbin bu serüvene her yönden hazır olması kadar bu serüveni yaşamayı istemek gerekir. Her nasıl yaşanacaksa ve ne kadar sürecekse…

04: Aşk kararlılıktır. Belki de bu duygusal yürüyüşte en önemli özelliklerden birisi budur. Kararsız kişiler, bu yürüyüşte yalpalarlar. Yalpalama ise duyguların zedelenmesine, aşk odağının kaybedilmesine ve devamla duygusal yabancılaşmaya yol açar. Ne istediğinizi bilmelisiniz. Onu istemelisiniz. Biraz da emek vererek şansınızı kendiniz yaratmalısınız.

05: Aşkın yolunu kesen rahatsızlıklardan birisi yalnızlık hastalığıdır. Çevremizde yalnız yaşamayı alışkanlık haline getirmiş kişiler görürüz. Onlar açısından aşk, yalnızlığın keyfinden vazgeçmek demektir. Bir türlü aşkın mı, yalnızlığın mı daha keyifli olduğuna karar veremezler.

06: Aşkı istemek, mutluluğu istemektir. Aşkı istemek, yaşamın sevincini derinden duymayı istemektir. Ama aynı zamanda aşk, bir olumsuzluk noktasına sürüklenip acı yumağı haline dönmeden önce “Bu yaşadığım, aşk olabilir mi; yoksa yanılan ben miyim?” diye sorabilme cesaretini gösterebilmektir.

07: Her insan ışıltılı bir aşka özlem duyar. Özlemi duyulan aşk değerli ve anlamlı bulunan özel birisi tarafından algılanmak, bilinmek ve önemsenmektir. Aşk ortamında hissedilen mutluluk, âşık olunan kişiye içten bağlılık nedeniyle duyulan güven ve huzurun yarattığı yaşam sevincidir.

08: Aşk sandığımız duygunun çoğu zaman gerçek adı, sevgi ihtiyacıdır. Bir sevgisizlik ortamında geçmiş çocukluğun devamında insanın kalbinin kimi zaman uygunluğu tartışılır yönlere savrulması olağandır. Aşk sandığımız duygunun, ana-baba, arkadaş veya bir candan dost sevgisinin boşluğunu dolduruyor olması muhtemeldir.

09: Aşkın bir gerçeği var ki, o da bir zaman sonra gökten yere inmek kaçınılmaz. İşte o zaman zor duygular başlıyor. O ana kadar görülmeyenler, fark ediliyor. Sorulması akla gelmeyen sorular, peş peşe sıralanıveriyor. Çoğu zaman devamında acı ve ayrılık geliyor. Gönül sarhoşluğu bile olsa her sarhoşluğun sabahında az ya da çok bir baş ağrısı ve ağızda tatsızlık kaçınılmaz. Bu acılı sondan kaçınmak için bir hayal âleminde kelebekler gibi uçuşurken bazı gerçeklerin farkında olmak, kimi zorunlu soruları sorabilmek gerekiyor.

10: Aşkın muhtemelen en önemli özelliği zamandan, mekândan ve şartlardan bağımsız olarak doğup büyüyebilmesidir. Bu nedenle bir İtalyan atasözü, “Aşk, ülkesini kanunsuz idare eder” der. Sanırım; bu cümlede kanunsuzluk sözcüğü ile aşkın heyecanı, kuralsızlığı, yaratıcı çılgınlığı ve yüksek enerjisi ile sinerji yaratma niteliği ifade ediliyor. Bu arada aşkın bazı kişilerde bir atalete, rahatlığa, kolaycılığa ve konformizme yol açma özelliğini de aklımızda tutuyoruz.

11: Aşk nedir? Sonsuz aşk var mıdır? Aşkın ömrü varsa nedir? Yaşadığım ilişki bir aşk mıdır? İmkânsız görünümlü bir aşk ihtimalini kovalamak gerekir mi? Bu tür soruları pek çok insan, yıllardır ve bitmeyen bir şekilde kendisine soruyor. Bir ilişkinin aşk olup olmadığını sınayacak bir test ya da ölçme cihazı henüz icat edilmedi. Olabilir mi? Bilimsel ve teknolojik gelişmeyle birlikte muhtemelen aşk denen olgunun bedensel ve zihinsel görünümlerini ölçen yeni cihazlar olacaktır. Ama bunların ölçtüklerinin aşkın görünümleri olmanın ötesinde bir değeri olmayacak. Duygusal ilişkiler ve özel olarak aşk, çoğu zaman ‘iyi şans’ diyebileceğimiz umut ve heyecan verici tesadüflerle başlıyor. Yoğunluk artırarak yoluna devam edebilenleri var. Günün ilk ışıkları ile doğan kimi aşklar ise güneşini ferini kaybetmesi ile sona erebiliyor. Aşkı eninde sonunda tüketilecek, günün akşam oluşuna benzer biçimde silinip gidecek bir süreç gibi kavrayanların sayısı hiç az değil. Biliyorum ki; imkânsız olanlar da dâhil, her zaman ruhlarında aşka yer açıp sonsuz aşka inananlar var olmaya devam edecek. Aşkın yeri yurdu gibi mevsimi ve kaskatı şartları da yok. Değil mi?

12: Aynen ‘fast food’ türünde bir gıda maddesini tüketir gibi, duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamak için aşkı kullanır olduk. Sonuçta aşk da bir ihtiyacı karşılayan tüketim maddesi haline dönüştü. Aşka bir tüketim malı rolünü vermeye devam ettiğimiz sürece, bu çağda ‘sonsuz aşk’ bir hayal olmayı sürdürecek.

13: Olumlu bir ilişki, olumlu niyet ve yaklaşımlarla başlar. Bir başka deyişle; aşk aşkı isteyerek başlar. Olumlu düşünmenin devamında, karşımızdaki insanın özelliklerini zihnimizde canlandırdığımız veya zamanla değiştirmeyi ümit ettiğimiz gibi değil, olduğu gibi kabul etmek gelir. O’nun var olduğu biçimde bir değer olduğunu benimsememiz gerekir. Böylece taraflar bir ilişki içerisinde yabancılık çekmezler. Her biri –daha başlarken bile– ilişkinin gerçek ve vazgeçilmez tarafı olduğunu düşünür.

14: Dünyada az bulunan değerlerden birisi de takdir etmektir. Bir aşk ilişkisinin anahtar kavramları arasında karşımızdaki insanı takdir etmek gelir. O’nu aşağılamak, hoyratça yermek ne kadar aşktan uzaksa takdir etmek de o denli aşka yaklaşmaktır. Tabii ki, takdir etme fikri ile olmayanı alkışlamayı, sırf karşımızdaki insanı mutlu etmek için hayali becerileri alkışlamayı kastetmiyorum. Her şeyden önce takdirin ayakları yere basmalıdır.

15: Bir aşk ilişkisinde tüm duygu ve görüşleri birebir paylaşmak gerekmez. Ama paylaşılmayanı, anlayışla karşılamak bir zorunluluktur. Bir kişi, karşısındaki insan gibi duyup düşünüp onu anlamayı, onun çıkardığı sonuçlara varabilmeyi becermelidir.

16: Bence bir aşk ilişkisi öncelikle eğlendirici olmalı. Kişiler bu ilişki içinde birlikte eğlendiklerini hissetmeliler. Sadece eğlence olarak algılanan ilişkiyi doğru bulmam ama bir aşk ilişkisinin mutlaka eğlendirici olması fikrinden de vazgeçmem. Sürekli ve aşırı denetim ihtiyacı ile duygusal ve zihinsel gerginlikler, aşkın bu eğlendirici yönünün önündeki en ciddi engellerdir.

17: Aşk herkesin kapısını çalmaz. Bu yanıyla bir şans ve ödül olarak verilmiş bir dünya nimetidir aşk. Kimisinin ise kapısını aşk çalsa da o duymaz. Aşkın kapıdaki tıkırtısını duymaya hazır olmak gerek.

18: Kendini yalnız hisseden insanın, ‘sevgi yalnızlığı’ konusunda önce kendini sorgulaması gerekli, derim. Kapıyı ve pencereleri sıkı sıkıya kapatıp perdeleri içeriye ışık sızmayacak biçimde çektikten sonra birisinin kapıyı çalacağını beklemek hayal olur. Böyle bir eve olsa olsa hırsızlar girer. Ruhunda derin yaralar açacak gönül hırsızları…

19: Ruhunun kapısını aşka sıkı sıkıya kapayanlar yanında bir de ‘açık kapı’ politikası uygulayanlar var. Duygusal ilişkilere kapalı olmak ile bu tür ilişkilerde açık kapı yaklaşımını benimsemek arasında hiçbir fark yoktur. Her iki modelde kişinin, aşkı bulmasını neredeyse imkânsız hale getirir. Açık kapı uygulandığında, ortalıkta çalınacak bir kapı da yoktur. Gönül hırsızı girer, istediğini alır ve gider. Ne çalan, bir kapıyı çaldığının farkındadır; ne de gönül evine gelinen, kapısının çalındığının.

20: Kanımca aşkın en önemli özelliklerinden birisi, bir heyecan üreteci olmasıdır. Heyecansız bir ilişkinin aşk olabileceği kanaatinde değilim. Karşılıklı sevgi ve ilginin getirdiği doğal bir heyecan süreci… Bu nedenle sevdiğiniz insana hangi sevgi sözcükleriyle neyi söylerseniz söyleyin; ama söylediğiniz aşkın gerektirdiği heyecanı içermeli.

Aforizmalar, Aşk, Duygusallık, İlişki, Kişisel gelişim, Sevgi kategorisine gönderildi | , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum yapın