Paradoks Diye Bir Şey…
Gürcan Banger
Bir sözcükten söz edilecekse Türk Dil Kurumu Sözlüğü ile başlamak uygun olur. TDK Sözlüğü, paradoks sözcüğünü şöyle tanımlıyor: “Aykırı düşünce; çelişki; düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir yargı içermeyen karşıtlık.”
Paradoks üzerine kafa yoran düşünürler açısından yorumladığımızda ise biraz daha karışık bir tanım ortaya çıkıyor. Elimizde; görünüşte doğru olarak benimsenebilecek kabuller var. Bunlardan doğru kabul edilebilecek akıl yürütmeyle sonuçlar türetiyoruz ki, bu sonuçların kabulü imkânsız görünüyor. Yumurta – tavuk paradoksu en bilinenlerden birisidir: “[Yumurtamı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar?] Hangisi önce gelir? Her tavuk bir tavuk yumurtasından çıkar. Ama her tavuk yumurtasını da bir tavuk yumurtlar. O halde ikisi de önce gelmez. Ama biri kesinlikle gelmeli.” (Michael Clark, Paradokslar Kitabı)
Kurmaca
Hayal edilmiş karakter ve olaylardan oluşan roman, öykü, film veya dizi gibi anlatılara kurmaca (fiction) diyoruz. TV’de veya sinemada izlediğimiz filmlerin büyük çoğunluğu kurmaca türünde oluyor. Bu türün bir bölümü ise korku (korkutma) teması üzerine düzenlenmiş. Bu temayı eksen alan kurmaca paradoksu şöyle düzenlenmiş: “Aslında var olmayan bir şeyden korkabiliriz; ama öyle görünüyor ki, korkmak için korkulanın var olduğuna en azından inanmamız gerekir. Yine, var olduğuna inanmadıkça ir şeyi sevemeyiz ya da ondan nefret edemeyiz. Ama kurmacaya duygusal tepki veririz: Bir filmdeki kurmaca suçludan korkabilir ya da kurmaca adaletsizlik yapılınca intikam hissine kapılabiliriz ve bu durumlarda, duygularımızın nesnelerinin var olmadığını biliriz.” (a.g.e.)
TV’de yayınlanan bir filmden korkuyor, ağlıyor ve gülüyoruz. Gerçekte var olmayan olaylar için… Bazılarımız film veya dizi izlerken konuşarak veya beden dili ile tepki veriyor. Var olmadığını bildiğimiz şeyler için tepki vermek gerçekten ilginç… Bir de; var olduğunu bildiğimiz halde sadece izlediğimiz ve tepki vermediklerimiz var.
Gel de Çık İşin İçinden
Bir yumurta – tavuk paradoksu da antik çağlar felsefesinden… Hikâye (ufak tefek değişikliklerle) şöyle: “Sokrat, Eflatun’un bekçiliğini yaptığı bir köprüye gelir ve geçmesine izin vermesini talep eder. Eflatun şu cevabı verir: ‘Ağzından çıkacak bir sonraki söz doğru olursa geçmene izin veririm. Yanlış olursa seni suya atarım.’ Sokrat’ın cevabı şöyle olur: ‘Sen beni suya atacaksın.’ Eflatun, Sokrat’ı suya atmazsa, Sokrat yalan söylemiş olacak ve bu durumda suya atılması gerekecek. Ama suya atsa, Sokrat doğruyu söylemiş olduğundan suya atılmaması gerekecek.” (a.g.e.)
Bu tür paradokslar masalların, destanların ve halk öykülerinin ana akıl yürütmelerinden biridir. Hayali kahraman her zaman silahla savaşarak üstün gelmez; kimi zaman bilgelik örnekleri gösterecek biçimde aklını kullanır. Dolayısıyla paradokslar, özellikle folklorik edebiyatı süsleyen ve geliştiren unsurlar olarak her zaman kullanılmış.
Gemi Nerede?
1588-1679 yılları arasında yaşamış ünlü İngiliz düşünür Thomas Hobbes’un tartışmaya açtığı ilginç bir başka paradoks var. Hobbes, bu paradoksa “Theseus’un Gemisi” adını vermiş: “Yıllar içinde bakım yapıldıkça bir geminin tahtaları birer birer değiştirilmiş olsun. Ne var ki; sökülen eski tahtalar atılmamış ve bunlardan bir gemi yapılmış. İşin sonunda iki gemi oluşmuş. Bunlardan hangisi Theseus’un gemisi?”
Diyelim ki; Theseus, bakım işleri başlamadan gemisini sigortalatmış olsun. Sigorta süresinin dolmadığını varsayarak; sigortalanan gemi hangisi? Yenilenen gemi mi, eski tahtalardan yapılan yeni gemi mi? Sözün kısası; paradoks denen, böyle bir şey…
Öncelik sırasına göre bakarsak yumurta tavuktan çıkar çünkü yumurtadan çıkan önce civcivdir.sonra şekillenir.
Daha sonra Sokrat ve eflatun olayında sokrat suya atılmalı ve ondan sonra köprüden gecmelidir.
Ayrıca theusus sigortayı hangi gemisi varken yaptıysa onun üzerine sigorta olur.
Kısacası paradox insanları çıkmazlara sokmak için bilge akıllı düşünen insanlarca türetilebilir. Sonuç olarak her insan sonuca ulaşamayabilir. Ulaşamayanlari kandırmak gibi bişey