Paylaşım Yandaşlıktan Kurtulursa

Paylaşım Yandaşlıktan Kurtulursa

Gürcan Banger

Siyasetin misyonu evrensel, sosyal ve insani ilkeler çerçevesinde yurttaşa hizmettir. Siyaset algısı bu tanımın dışına çıktığında durum hayli farklılaşır. Eğer siyaseti rant elde etme ve kişisel - grupsal çıkar kovalama olarak anlıyorsanız; o zaman siyasetteki başarınız ne kadar rant elde ettiğinizle yakından ilintili olur. Eğer desteklediğiniz siyasal parti iktidarda ise ve onun iktidarda bulunmasından bireysel avantaj elde ediyorsanız, mevcut düzenin her ne pahasına devam etmesini istersiniz. Uygulanan politikalardan başka kesimlerin nasıl olumsuz etkilendiği ile pek ilgilenmez, her olumsuzluk için kendinizce bir ‘açıklama bulmaya’ çalışırsınız. Böyle bir durumda toplumu etkileyen terör bile ‘açıklanabilecek kolaylıkta’ bir sıradanlık haline dönüşür; rant bekleyen yandaşlığınızı bozmazsınız. Ancak kişisel çıkarlarınızı aşan bir demokrasi, sosyal adalet ve ahlak anlayışı içeren dünya görüşüne ve vizyona sahipseniz, ancak o zaman kişisel rant kollama çirkinliği ve bencilliğini aşarak iktidar partisini beğendiğiniz kadar eleştirebilirsiniz.

İktidar İçin Mücadele

İktidar mücadelesi, sadece iktidar ve muhalefet arasında verilmez. Çoğu zaman iktidar partisi içinde de bir rant mücadelesi vardır. Parti içinde iktidarı elinde tutan oligarşiye daha yakın olanlar, ‘nimetlerden’ daha fazla yararlanırken; demir çekirdeğin uzağından kalanlar ‘gönülden’, dolayısıyla ‘dünya nimetlerinden’ de ırak kalır. Bu anlamda; hem dışarıda genel anlamda, hem de parti içinde özel anlamda iktidarın sağlam bir savunucusu olmak, rant elde etmenin ilk koşulları arasında yer alır. İktidarı sadakatle savunan, karşılığı olan rantı da ‘sergilediği sadakat ve liyakat ölçüsünde’ alır.

Benim gibi siyasete yurttaş penceresinden bakan açısından siyasal iktidarın birinci anlamı ekonomidir. Ülkeyi yönetmeye talip olarak erki eline almış iktidar sahiplerine; öncelikle uyguladıkları ekonomik program ve bunun yurttaşlara zenginlik ve gelir adaleti, geçim düzeyi, fırsat eşitliği ve açlık-yoksulluk biçiminde yansıması açılarından bakarım. Bilirim ki; insanca yaşam düzeyini sağlayamayan, karnı doyup temel ihtiyaçlarını karşılayamayan yurttaşların, zihinleri doğru bilgi ve deneyimlerle, kalpleri ise sağlıklı duygu ve düşüncelerle dolmaz. Belirttiğim bu nokta, ekonomi ile diğer değerlerin insani açıdan bir karşılaştırma ve sıralaması olmaktan daha çok, yurttaşların bir sosyal varlık olarak yaşamlarını ‘insan onuruna yakışır biçimde’ yaşayabilmesine ilişkindir.

Kişisel olarak ekonomiyi birinci sıraya koysam da; bir siyasal iktidarın şartsız yandaşları, bu desteklerini her zaman ekonomik rant üzerine kurgulamazlar. Siyasal iktidar, bazı kesimler için kalıcılaşmak, büyümek ve her anlamda gelişmek için ‘verimli’ bir iklim oluşturur. Bunlar, bir başka iktidar alternatifinde bu kadar rahat hareket edip gelişmeyecekleri düşüncesiyle iktidarın sadık bir tebaası konumlarını korur ve desteklerini sürdürürler. Başta Doğu tipi toplumlar olmak üzere tüm ‘demokrasi sıkıntılı’ ülkelerde sürüp giden iktidar mücadelesinin ana unsurları arasında ekonomik rant dışında kamuda birikmiş olan diğer erk türlerinin de yarattığı cazibe vardır.

İktidarla Mesafe

İktidardan yana olmak kolaydır. Çoğu zaman iktidarın uygulamalarını izlemeniz bile gerekmez. “Ne yapsalar yeridir” der, yapılanları övgüyle karşılar ve arkanıza bakmazsınız. İktidarın açık muhalifliğinin de pek zor olmadığını söyleyebilirim. Bu durumda da iktidar her ne yapıyorsa eleştirirsiniz veya karalarsınız ve bu yaptığınız bir işe yaramasa da ruhen rahatlarsınız. Muhalefet olmanın en ‘keyifli’ yanı, “Nasıl olsa bizimkiler iktidara geldiğinde işleri düzeltiriz” diye düşünüp rahatını bozmamaktır. Nasıl olsa birisi, ‘işlerin nasıl düzeleceğini’ düşünecektir.

Ama üçüncü taraftaysanız –yani konuyu bir sosyal sorumluluk olarak alıp ‘bizimkiler ve ötekiler’ diye bakmıyorsanız– bu durumda yapmanız gereken çok iş var demektir. Bu durumda statükoyu aşıp yeni bir söylem ve vizyon için çaba sarf etmeniz gerekir. Dün olduğu gibi bugün de ihtiyacımız olan da budur. Terör herkeste benzer duygu ve düşünceleri yarattığında, paylaşım yandaşlık algısından kurtulduğunda, sorunlar, tehditler ve fırsatlar karşısında çeşitliliği kaybetmeden bir çatı altında buluşabildiğimizde doğru yaptığımızı kavramaya başlayacağız.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı Siyaset kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın