Problemler ve Güçlükler Karşısında

Problemler ve Güçlükler Karşısında

Gürcan Banger

Bir problem tespit ediyoruz. Problemin özünü kavramadan çözüme yönelip “edilmeli… yapılmalı…” gibi açık olmayan cümlelerle yetiniyor, sadece şikâyet ederek bireysel tatmin arıyoruz. “Neden? Nasıl? Hangi yol ve yöntemler? Hangi araçlarla? Hangi insan kapasitesi ile? Hangi maddi kaynaklarla? Ne zaman?” gibi soruları kendimize sorup gerçekçi ve yapılabilir açılımlar getiremiyoruz. Konu, problemlerin çözümü için somut mekanizmalar önermeyişimizden kaynaklanıyor gibi gözükse de; aslında çoğu zaman sorunun tam olarak ne olduğunu tanımlayamayışımızın da etkisi var. Böylece iyi tanımlanmamış bir sorun için muğlâk çözümler bulmaya çalışıyoruz. Sonuçta ne sorunu ne de çözümü kimse sahiplenmediği için yaşadığımız problem kronikleşerek sürüp gidiyor.

Bir sorunu çözmek için öncelikle o sorunun tam olarak tanımlana bilmesi gerekir. Örneğin malum problemin bir görünür sorun (bir başka deyişle başka sorunların türevi olan bir sorun) olup olmadığı konusunda netleşmemiz gerekir. Gerçekten çözmemiz gereken sorunlar görünür (türev) olanlar değil, ana (temel) sorunlar olmak zorundadır. Görünür sorunlarla uğraşarak boşuna zaman ve kaynak tüketmiş oluruz.

Neden? Nasıl? Hangi yol ve yöntemler? Hangi araçlarla? Hangi insan kapasitesi ile? Hangi maddi kaynaklarla? Ne zaman?

Başta geçim ve yaşamı idame olmak üzere ağırlaşan yaşam koşulları ayırımsız olarak hepimizi içine alıyor. Mutlu bir azınlık dışında tabii… Olumsuzluklar ve güçlükler herkesi çepeçevre sarınca çevreden aldığımız mesajlar da olumsuz olmaya başlıyor. Böylece kendi kendini olumsuzluklarla besleyen bir sarmal, bir girdap biteviye büyüyor. Güçlükler ve olumsuzluklar, doğal olarak keyfimizi kaçırır. Ama bunların her biri, aynı zamanda yaşamı öğrenmek için mükemmel birer derstir. Ayrıca zor koşulları olan bir güçlüğün altından kalkmak, daha küçük olanlarla baş etmek için bize cesaret verir. Önemli olan ile ikincil olanı ayırt etmeyi öğreniriz. Özetle; zorluklar doğru kavranırsa bize önümüzdeki dönem için çok değerli ipuçları kazandırır.

Pek çoğumuz farkında olmadan var olan koşullarımızdan şikâyet ederiz. Gelirimiz, evimiz, okulumuz, işimiz çoğu zaman birer şikâyet konusudur. Şikâyet ederken bunların yaşamımızdaki değerinin farkında olmayız. Elektriğin değerini, ancak kesildiği anda fark ederiz. Sağlığımızın değerini hasta olduğumuzda anlarız. Bir dostumuzun yakınlığını o çok uzaklarda iken anlarız. Soğuk bir yemekle geçiştirmek zorunda kalmaktır bize anlatan ateşin önemini. Dolayısıyla güçlükler ve sorunlar, bize yaşamımızda değerli, anlamlı ve önemli olan unsurların farkında olmamızı sağlarlar.

Bir güçlüğü aşmak için çevremizdeki insanlardan yardım isteyebiliriz. Ama genelde bu sorunun aşılmasında en büyük katkı kendimize aittir. Bir zorluğu aştıktan sonra o süreçte bazı özelliklerimizi, o ana kadar gizli kalmış potansiyelimizi kullandığımızı fark ederiz. Bu potansiyel bazen girişimcilik ruhumuz, bazen ise el becerilerimiz olabilir. Zorluklar beklenmedik biçimde güç ve kapasitemizi ortaya çıkaran durumlardır. Yaşamın olağan akışı içinde ne kendimizin ne de çevremizin farkında olduğu özelliklerimiz güçlükler sırasında problemin çözümüne yönelik olarak şaşırtıcı biçimde ortaya çıkıverirler. Kendine güven, bu beklenmedik kaynağın gün ışığına çıkması için önemli kolaylaştırıcılardan birisidir.

Değişim dönemleri, genelde problem yaşanan anları takip eder. Dolayısıyla yaşanan problemler, yaşamımızda değişiklik yapabilmek için uygun ortamları yaratırlar. Bunu kişisel gelişimiz açısından olduğu kadar sosyal ve iş yaşamımız açısından da aynı önemde söyleyebiliriz. Problemler, yaşamımızda değişiklik yapmamızı işaret eden anlamlı yol işaretleridir.

sorunlarımızı önümüzdeki yaşamımız için yeni fırsatlar olarak algılamak gerekir

Farkındaysak eğer, problemlerimizi çözebilmek için yeni denemeler yaparız. O ana kadar hiç denemediğimiz kapıları çalarız. Biten ilişkilerin yerine yenisini koymak için girişimlerde bulunuruz. Problem çözüm süreci, yaşam adına yeni imkânların arandığı bir beyin fırtınasıdır. Bu sorgulama ve arama dönemi, bize yeni kapıların aralanmasına, yeni fırsatların oluşmasına neden olabilir. Problem çözme süreci, ‘yumurta-tavuk’ hikâyesi gibidir. Problemi çözmek için üzerine gitmek biraz özgüven gerektirir. Problemin çözülmesinde alınan yol ise özgüvenin gelişmesine neden olur. Sonuçta bir problemi başarı ile çözmüş olmanın verdiği moralle ayağınız yere daha sağlam basar. Özetle; sorunlarımızı önümüzdeki yaşamımız için yeni fırsatlar olarak algılamak gerekir, derim.
Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Sorun / Çözüm kategorisine gönderilmiş ve , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir