İnsan, yaşamın duygusal sahnesinde cesur olabilmeyi bilmeli. Pek çok durumda duygularımızı ifade etmeye korkarız. Duygularımızın ciddiye alınmama olasılığı iyiden iyiye içimize dönüp adeta ‘sinmemize’ neden olur. Duygularımızı ifade edip etmeme arasındaki o ikircikli ortamda kendimize ne dehşetli sorular sorarız: “Duygularımı belli ettiğim halde ya reddedilirsem?”, “Ya ailemin, arkadaşlarımın önünde küçük düşersem?”, “Ya dedikodu malzemesi olursam?”, “Mevcut konumumu risk edersem?” Bu korkuların ve içe kapanmanın ödülü ise kaçan duygusal fırsatlardır. Sessizce bir duygu selinin, görkemli bir birlikteliğin yaşamımıza teğet yaparak belirsizliğe doğru akıp gittiğini hüzünle izleriz. Küçük düşme korkularımız nedeniyle duygusal bir fırsata el uzatma cesaretini gösteremeyiz bir türlü. Doğmadan ya da erkenden ölmüş sevgiler mezarlığına yazısız bir taş da bizim için dikilir.
Korkuların, duyguların ifadesine pranga olması bir eski hikâyedir. Kökleri yaşam deneyimimizin, dolayısıyla ruhumuzun derinliklerindedir. Çocukluğumuza yapabileceğimiz bir akıl yolculuğunda duygusal korkaklığımızın ayak izlerini görmek pek ala mümkündür. Muhtemelen çocukluğumuzdan beri taşıdığımız prangalardan kurtulabilmek için önce kendimize karşı açık ve saydam olmayı bilmemiz gerekir. Kendisiyle cesur konuşmalar yapamayan, bunu başkalarıyla da yapamayacağı gibi korkularının üstesinden de gelemez. Açık ve saydam olmanın getirileri, yaşamın bana öğrettiği iyi dersler arasındadır. Bu dersin sonuçlarını, yaşamımın her alanında başarıyla kullanabildiğimi iddia edecek değilim. Bir özeleştiri diyelim; kendi adıma elimden geleni yapıyorum, ama eksik kaldığım noktalar da olabilir. Ama iyi bildiğim bir şey var. Duygular ifade edilmeli. Duyguların ifadesindeki çekingenlik, kapalılık ve ürkeklik bize yitirilen bir duygusal yaşam olarak geri dönebilir.
Pek çok kişi sevgiyi kendi içinde yaşamayı tercih eder. Sevdiğini bilir, sevildiğini bilir; ama bunu ifade etmez. Kendisi ifade etmez, ama kişi ne kadar sevildiğini bilmek, bunu özellikle duymak ister. Yaşamın bazı anlarını ve alanlarını paylaşıyor olmamız yeterli değildir, sevildiğimizi sözcüklere dökülmüş olarak duymayı isteriz. Sevdiğimiz için farklı, önemli, ayrıcalıklı olduğumuzu bu sözcüklerde okumayı özleriz. Ruhun sevgiye doyabilmesi için sevginin sözcüklerde dile gelmesi ölümsüzlük suyu ile yıkanma gibidir. Sözcükler, sevginin aralık vermeksizin kendini canlı tutabilmesi için vazgeçilmezdir.
Bazı kişiler duygularını ifade etmek için bir şiirin mısraları gibi cümleler kurabilmeyi isterler. Bu konuda da başarılı olmayınca suskun kalmayı tercih ederek güzel ifadeler oluşturamamanın üzüntüsüne düşerler. Diğer yandan herkesin ünlü sevgi ozanları gibi gizemli sözcükleri peş peşe sıralamasını beklemek de haksızlık olur. Sözler duygularla iç içe geçince kendiliğinden şiirsel bir havaya bürünürler. Önemli olan, hissettiğini söylemeyi istemektir. Duyguları ifade edebilmek için söz ustası olmak gerekmez. Gerçek sevgiyi anlatan sözcükler dudaklardan döküldüğünde, söyleyenin acemiliği duyguların gücüyle bir ustanın eserine dönüşür.
Herkesin sevgiyi duymaya ihtiyacı var. Seven ve sevilen insanlar, yürekten gelen sözcükleri duymak isterler. Bu sözcükler, “Seni çok seviyorum” gibi kalıplaşmış cümlelerden fazlası olmalıdır; çünkü sevgi yaratıcılıkla ve yeniliklerle büyür ve gelişir. Kendi yürek sesini çok fazla dinleyen insanlar, sevgiyi çok fazla yaşadıklarını düşünebilirler. İnsanın kendisiyle yaptığı aşırı yoğun konuşmalar, karşı tarafa sevginin ifade edilmesini ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Karşı tarafa duyguları ifade etmemek sevginin geleceği açısından ciddi bir tehlikedir. Karşıda bir ilgisizlik, kayıtsızlık duygusu yaratabilir.
Sevgi iki tarafın olduğu bir ilişkidir. Sevgi, paylaşımın vazgeçilmez olduğu bir ilişkidir. Sözcükleri esirgemek, sevginin beslendiği paylaşım kanallarını yok etmekle eşdeğerdir. Paylaşım fikrini unutarak sevgiyi kendi başlarına yaşamak isteyen kişiler, yalnız kalma riskini akıllarında tutmalıdırlar. Sözcükler sevginin büyülü iksiridir. Yaratıcılık, cesaret ve duygularla yüklenmiş paylaşılan sözcükler, sevgiyi sıradanlaşmaktan alıkoyar.
Gürcan Banger