Siyaset ve Bürokrasi
Gürcan Banger
Seçim zamanı partilere veya adaylara oy atıyoruz; onlar da bizim adımıza yönetiyor gibi bir manzara (ve kabul) var. Ama “iş”, bu kadar basit değil. Resmi bir bütün olarak görecek biçimde baktığımızda, “siyaset oyununun”; sermaye sahibi güçlüler, siyasetçiler ve bürokratlar tarafından oynandığını görüyoruz. Bu saydıklarıma; yukarıdakilerin bazılarını içermekle birlikte bir “bütün” olarak kendi başına bir varlık olarak hareket eden devleti de eklemek gerekir. Sistemin adına yönetildiği halkı ise “oy verenler ve ardından seyredenler” kategorisine koymak lazım.
Asil ve Vekil
Bir kişi veya partinin yönetime aday olması, halka “ben senin malını mülkünü senin adına yönetmeye, bu amaçla sana hizmet etmeye adayım” demektir. Bir başka deyişle; yurttaşa “parasını senin ödediğin hizmetleri yerine getireceğim, senin paran ve zamanınla senin için bazı projeler, yatırımlar yapacağım” demektir. Sonuçta, seçtiğimiz insanların bize ait olan kaynakları yönetirken onları izlemememiz, seçilmiş yöneticilerce halkın denetiminin önünün tıkanması çok “ilginç” bir durum…
Genel olarak yerel yönetimlerde özel olarak belediyelerde durum, yukarıda anlattığımdan pek farklı değil. Bir belediyenin her projesi, yaptığı her hizmet parası halk tarafından ödenen bir iştir. Bu nedenle halk kendini temsilen bazı kişileri seçmiş olsa bile, kendi kaynaklarının kullanımı konusunda söz ve hak sahibi olmalıdır. Bu olgunun adı halkın katılımıdır.
Eğer bir kentte yaşayan yurttaşların önemli bir bölümünün etkileneceği bir proje söz konusu ise bu projenin kara sürecine halkın katılımı kaçınılmazdır. Halkın karar süreçlerine katılabilmesi için dünya deneyiminde geliştirilmiş pek çok yaklaşım, yöntem ve teknik var. Kent meclisleri, kent kurultayları, proje karar kurulları, değişik türde toplumsal konseyler, yerel proje grupları bunlardan sadece bir kaçı… Önemle olan bu konuda halkın ilgili, yönetimin niyetli olması…
Sorumluluk
Halkın yönetime katılması ve yönetimi denetlemesi ile ilgili iki kavram daha var: Mali sorumluluk ve sosyal sorumluluk. Mali sorumluluk anlayışı, yerel yönetimler gibi ekonomik yönü olan birimlerin hak ve yükümlülüklerinin saydamlığı ilkesine dayanır. Sosyal sorumluluk ise ekonomik süreçte yer alan herkesin üretilen mal ve hizmetlerin yararlarından adil biçimde yararlanmasını ifade eder.
Diğer kamu kurum ve kuruluşları yanında yerel yönetimlerin de denetlenebilmesi için Sayıştay isimli kurum görevlendirilmiştir. Kamusal anlamda mali sorumluluğun denetimi Sayıştay tarafından yerine getirilmektedir. Ama bir kent öncelikle orada yaşayan yurttaşlara aittir. Halkın parasıyla yapılan her proje, halk tarafından ödenmekte ve halkı doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle başta belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin mali olarak denetlenebilmeleri için yeni sivil katılım mekanizmalarına, sivil hakemlik ve denetim modellerine ihtiyaç var.
Siyasetçi ve Bürokrat
Siyasetçi, erki elinde tutmaya devam etmek için halkın oyuna ihtiyaç duyar. Siyasetçinin oy alması için ise hizmet yapması veya yapıyor görünmesi gerekir. Siyasetçi için bunun aracı bürokrattır. Siyasetçinin ihtiyaç duyduğu hizmet, bürokrasi aracılığı ile yapılır. Bu nedenle siyasetçi yönetebileceği bürokratlar ister. Bürokrasinin tümü olmasa da; koltuğuna sıkıca sarılma derdinde olan bürokrat da siyasetçinin dümen suyuna gitmek için “uyumlu ve uyarlı” olmaya çalışır. Günümüzde siyaset adı verilen sistem böyle işler.
Geleneksel siyaset sistemini kısa erimde değiştirmek mümkün değil. Ama şunu hatırlatmak da yarar var: Hem siyasetçi hem de bürokrat, bir diğer adı kamu olan halkın emanetçisidir. Siyasetçi de bürokrat da bulunduğu pozisyonu halka hizmet etmek adına “işgal etmektedir”. O makam, hiç kimseye hizmet etmekten daha fazla hak vermez.