Şu “Kentin Büyümesi” Konusu
Gürcan Banger
Verimli bir ekonominin en etkili işlediği nokta; mal ve hizmet arzının talebi tam olarak karşıladığı ve herhangi bir atık, fire ya da israfın oluşmadığı denge noktasıdır. Kent ekonomileri için de böyledir. Eğer herhangi bir nedenle halkın ihtiyaçları karşılanamıyorsa kent ekonomisi gereklerini yerine getiremiyor demektir. Aynı şekilde aşırı yatırım veya fazla üretim nedeniyle israf oluşuyorsa bu durumda da ekonominin dengeli (yani etkili ve verimli) olmadığını söyleyebiliriz.
Kentsel Sorunlar
Bir örnek verelim. Örneğin kentin tiyatrosunda bir oyun izlemek için haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyorsa (yani gösteri tarih ve saatine uygun zaman öncesinde yer bulunamıyorsa) bu, sorunlu bir durumun göstergesidir. Ya kentteki kültürel etkinlik sayısı yeterli değildir ya da arzın çok ötesinde talep (bu talebi yaratan nüfus) vardır. Ama neden ne olursa olsun halkın hizmete erişiminde bir sorun olduğu açıktır. Aşırı talep, hizmetin ne kadar çok ilgi gördüğü için sevinilecek bir olay değil, aksine ihtiyacın karşılanamaması nedeniyle çözüm öngörülmesi gereken bir sorundur.
Diyelim ki, bayram gibi bir durumun olmadığı olağan bir zaman diliminde bir başka kente gitmek için tren bileti bulamıyorsanız gene benzer bir sorunla karşılaşırsınız. Eğer kentteki otobüs, tramvay gibi ulaşım araçlarında hijyenik şartlar içinde kent içinde hareket edemiyorsanız (örneğin araçlar aşırı kalabalık ise) benzer bir sorun yaşanıyor demektir.
İlgili faturaları düzenli olarak ödediğiniz halde aşırı talepten dolayı kaliteli şebeke ve içme suyu, elektrik veya gaz hizmeti alamıyorsanız ihtiyaçlarınız tam ve kaliteli olarak yerine gelmiyor demektir. Devlet dairesinde, bankada ya da öğrenci işleri ofisinde kuyruk beklemek ve zamanınızı bu nedenle harcamak zorunda kalıyorsanız ortada bir problem vardır.
Kent içi taşıt trafiği size saç baş yolduracak hale geldiyse bir sorunla karşı karşıyasınız demektir. Kent merkezinde yürümekte zorluk çekiyorsanız, engelliler için kent merkezinde hareket etmek insanlık sınırlarınızı zorluyorsa üzerinde düşünülmesi gereken bir sorun mevcuttur. Hava kirliyse ya da kentin gürültüsü dayanılmaz bir noktaya vardıysa sade bir vatandaş olarak sorunu çözebildiğiniz noktasında ötesindesinizdir.
Neden?
Yukarıda özetlediğim problemler veya benzerleri, ihtiyacın karşılanması için yatırım eksikliğinden kaynaklanabilir. Kentte ekmek talebi karşılanamıyorsa yeni fırınlar açılması ile bu sorun çözülür. Ama kentte her yıl yeni tiyatrolar, tramvay hatları, enerji hatları, yollar yapamazsınız. Her ev yapanın kapısına alt yapı hizmetlerini götürmeniz mümkün değildir. Zaten kent planları da bu nedenle yapılır.
Kentin herhangi bir anda mevcut bir altyapısı ve altyapının kaldırabileceği nüfus yükü var. Eğer kentin mevcut ve planlanan altyapısını kaldırabileceğinden daha büyük bir nüfus yükü ile karşı karşıya bırakırsanız, kısıtlı kaynaklar nedeniyle bu yükü göğüsleyemezsiniz. Dolayısıyla kentin nüfus yükünü artıracak faaliyetlerde bulunurken yukarıda özetlenen çerçeveyi dikkate almak gerekir.
Değişimin etkilediği paydaşları yeterince dikkate almadığımız için her çözüm yeni sorunlar yaratır. Bu nedenle örneğin bir kentte yeni bir üniversite açarken o yerleşimin bundan olumlu veya olumsuz ne yönlerde etkileneceğini öngörmek gerekir. Kent içi ulaşım sisteminde yeni bir uygulama yaptığınızda mevcut şartların hangi yönde değişeceğini ve başkaca ek önlemler alma durumunu araştırmak zorunludur.
Özetleyeyim. Eğer kente yeni nüfus göçünü davet ediyorsanız bunun size kaça mal olacağını hesaplamanız gerekir. Aksi durumda (pek çok örnekte gördüğümüz gibi) ödeyemeyeceğiniz ağır yükün altında önce siz, sonra kent ezilirsiniz.
Gürcan bey, yazılarınızı merakla takip ediyor ve zevkle okuyorum. kentin nasıl büyümesi gerektiği ve büyürken aktörlerine düşen görevlerin neler olması konusundaki görüşlerinizin yer alacağı yazınızıda beliyorum. iyi çalışmalr, saygılar..