Tapscott’tan Eskişehir’e: Açık Şehir

Tapscott’tan Eskişehir’e: Açık Şehir

Gürcan Banger

Don Tapscott

Capital Dergisi’nin Eylül 2012 sayısında Hande Demirel’in Don Tapscott ile yaptığı söyleşinin özeti var. Don Tapscott, Kanadalı ünlü bir yönetici, yazar ve danışmandır. Türkçe iş dünyası literatüründe “Dijital Ekonomi” ve “Vikinomi” kitapları ile tanınır. Sözünü ettiğim söyleşinin bir satır arasında şunu söylüyor: “Diğer yandan ‘Open Cities’ (Açık Şehirler) adı altında bir başka proje üzerinde çalışıyorum. Bu projede şehirleri, şehirde yaşayanların dikkatini çekecek şekilde yeniden yaratmamız amaçlanıyor.

Söyleşi, Tapscott’un önemsediği üç ana kavram üzerine kurgulanmış: Açıklık, şeffaflık ve entelektüel sermaye. Kendinin geleceğe ilişkin öngörüleri ile birlikte bu üç kavram, “açık şehirler” projesinin üzerine kurulacağı fikri platform için gayet uygun ve uyumlu görünüyor.

Bir Zamanlar “Açık Şehir”
Kentlerin tarihî geçmişine bakıldığında; kapalı şehir, açık şehir ve uç şehri olmak üzere üç farklı modelden söz edildiğini görülür. Kapalı şehir ile anlatılmak istenen, İstanbul veya Diyarbakır gibi etrafı surlarla çevrilmiş kent modelidir. Açık şehir ise Eskişehir gibi surların içinde gelişmemiş olan kent biçimidir.

Günümüzde kentlerin açıklığı veya kapalılığı kavramlarının değiştiğini gözlüyoruz. İlginç biçimde Eskişehir’in kuruluştan sonraki dönemlerdeki sosyal profili ve tarihi de bir açık şehir modeline uygun olarak gelişti. 19’uncu yüzyılın son çeyreğine kadar küçük ve “unutulmuş” bir yerleşim olan Eskişehir, daha sonra Balkanlardan ve Kafkaslardan aldığı göçleri kendi yapısına sindirmesi ile açık şehir özelliklerinden bir başkasını sergiledi. Eskişehir hemşehriliği dokusunun çok gelişmiş olmamasına karşın çok kültürlülüğün kent toplumunun önemli bir niteliği olması, saydığım bu unsurların doğal bir sonucudur. Bu durum, Anadolu’nun pek çok yerleşiminde gözlenmeyen farklılaşmış bir niteliktir.

Değişen “Açık Şehir” Kavramı
Eskişehir’in tarihsel süreçte değişime uğramasına benzer biçimde; açık şehir kavramının da anlamsal değişim geçirdiğini görüyoruz. Bugün açık şehir kavramından söz ederken, bunun “açık inovasyon (açık yenilikçilik)” ile kent toplumun güven ve işbirliği yeteneklerini ifade eden “sosyal sermaye” ile ilişkilendirmek gerekir. Yüksek okullaşma oranı ve gelişen akademik nitelikleri ile Eskişehir’in sosyal sermaye yönünü geliştirmek ve kentler arası yarışın dikkate alınır aktörlerinden birisi olmasını için yapılması gerekenler var.

Öncelikle; hızlı biçimde kentin inovasyon yetenekleri ve sosyal sermaye düzeyi konusunda tespitlerin yapılması gerekiyor. Örneğin kentte sınaî veya ticari iş kümelerinin oluşmasını istiyorsak, sosyal sermaye düzeyini öğrenerek doğru stratejileri ve hedefleri önümüze koymamız şarttır. Diğer yandan kentteki sınaî, ticari veya sosyal örgütlerin inovasyon yeteneklerini bilinmesi ve geleceğe yönelik hedeflerin bu tespite göre yapılması önemlidir.

İkinci olarak; kentte mevcut olan firmalar, tüketiciler ve diğer kurum ile kuruluşların birlikte çalışabilmelerinin yöntem ve mekanizmaları geliştirilmelidir. Örneğin iş dünyasında yer alan meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarının bir ağ oluşturmaları ve olabildiği ölçüde bir ortak program etrafında birleşmeleri sinerji yaratacaktır.

Açık Şehir ve Bilgi Üretimi
Bir kentin açık şehir olma özelliğini ifade eden göstergelerden birisi, o kentteki kişi ve kuruluşların bilgi üretebilme yetenek ve kapasiteleri ile ilgilidir. Açıklık özelliği yetkinleşmemiş kentlerde bilgi üretiminin sadece üniversitelere özgü olduğu düşünülür ve bilginin yegâne kaynağı olarak üniversiteler ve akademisyenler kabul edilir. Açık bir kentte ise üniversitelere ek olarak ar-ge, ür-ge ve tasarım kuruluşları, danışmanlık firmaları, iş geliştirme merkezleri, ekonomik ve sosyal kümelenmeler, değişik türde laboratuarlar ve iş - bilim - teknoloji ağları etkin biçimde görev yaparlar.

Açık şehrin bir sosyal kurum olarak yaşayabilmesi için tüm kentsel kurum, kuruluş ve faaliyetlerde karar, yönetim ve çalışma biçimlerinin katılımcılık ilkesi etrafında kurgulanmış olmasıdır. Kentsel süreçlerin bundan etkilenen ilgili paydaşların katılımı mümkün olmalıdır. Buna “açık şehrin demokratiklik özelliği” diyebiliriz. Açık şehir fikri, her şeyden önce bir tercih konusudur. Bir kent, o kentin yöneticilerinin ciddi katkıları ile ya açıklıktan yana gelişir ya da kapılar arkasında kalmayı sürdürür.

Don Tapscott ile başladığım yazıyı onun sözleri ile bitireyim: “… sadece çalışma biçimlerimizi değil; yaşama, öğrenme, yaratma, birbirimize değer verme biçimlerimizi de yeniden inşa etmeliyiz. Bu değişimin katalizörü de ‘kitlesel işbirliği’ olacak.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı Açık kent, Eskişehir, Kent, Kent ve Kentleşme kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın