Tek Kişilik İlişki mi?
Gürcan Banger
İçimize bir susuzluk yangını düştüğünde bir bardak su dünyalar değerindedir. Böyle bir anda insanın gözü dünyayı görmez. Bir kartopunun yuvarlandıkça büyümesi gibi hızla susuzluk yangını insanın benliğini sarar. Bir duygusal ilişki ihtiyacı ve baskısı böyle bir şeydir. Bir duygusal ilişkiye olan hasret öylesine yakıcıdır ki, o yangınla ne kendi durumumuzu ne de karşımızdakini çok fazla düşünmeye fırsatımız olmaz. Bir ilişkinin ilk anları insanın aklını başında alır. Tatlı bir esriklik, bir yel olur, alır götürür. Daha sonraları hiç akla gelmeyen sorunlar başlar. Bu sorunların ilk sırasında, bu ilişkide yer alan bireylerin birbirini yeterince tanımamış olması yer alır. Çünkü sevgi özlemi, bireylerin gözlerini adeta kör etmiştir. Muhtemelen tarafların, yokuş aşağı kayarcasına bu ilişkinin içine savrulmalarından çevrelerine dikkat etmek, karşılarındaki insanı tanımak şansları bile olamamıştır. Sağlıklı bir ilişki için kişinin önce kendini iyi tanıması gerekir. Yaşamdan ve ilişkimden beklediğim nedir, diye sorup açıklıkla cevaplayabilmelidir. Karakter yapımız, daha çocukluğumuzda belirlenmeye başlar. Sevgiyi küçük yaşlarımızda aile içinde öğrenmeye –bazı örneklerde ise öğrenmemeye– başlarız. Okul ve sokak yaşamımızda pekiştirmelerimiz olur. Bu süreçte sevgi süreçlerine ilişkin eksikliklerimiz olursa, bunlar sonraki tüm yaşantımıza yansır.
İnsanın yaşamı boyunca aramaktan vazgeçmediği ihtiyaçlarından birisi sevgidir. Sevme ve sevilme, insanı temel ihtiyaçlarından farklılaştırarak dünyevi yaşamda ayrı bir yere koyuyor. İnsan, sevgi ile farklılaşıyor. Sevgiyi bulmak ve sunmak için özel çaba sarf ediyor ve sevgi arayışında gayretli olmayı deniyoruz. Sevgiyi bulduğumuzu düşündüğümüzde ise ilginç bir eğilim geliştirip kendimizi yalnızlaştırıyoruz. Sevgi arayışında yeni ilişkiler arama çabasında olurken, bir duygusal ilişkiyi yakaladığımızda dıştan içe dönüyor ve kapanıyoruz. Adeta sevgiliye duyulmaya başlayan sevgi, diğer sevgi türlerini dışarıda bırakmaya başlıyor. Sevginin önemi, değeri ve anlamı konusunda hiçbirimizin kuşkusu olamaz. Ama sevginin yalnızlaştırıcı etkisini de kabul etmek kolay değil. Paylaştıkça büyüyen bir duygu olan sevginin bir bencillik aracı haline dönüşmesi karşımızda çözülmesi gereken bir problem olarak duruyor.
Sevgi, insanın yaşamını zenginleştirmelidir. Ama bir duygusal ilişki içine girdikten sonra kişinin çevresi ile olan paylaşımı daralıyorsa, bu durumda sevginin zenginleştirici katkısı yitiriliyor demektir. Eğer böyle bir durumun oluştuğunu hissediyorsanız ya da bir duygusal ilişkinin sizi sınırladığı konusunda uyarılar alıyorsanız, geçmişte aradığınızın gerçekte anlamda sevgi ya da aşk olduğundan kuşku duymaya başlamalısınız. Eğer ayaklarınız tam olarak yere basmıyorsa ve kendi içinizde tutarlı bir bütün oluşturmayı başaramadıysanız, sevginin paylaşımcı yönünü yitirmesi olağandır. Ama bu durum, sevgisiz bir sevginin başına gelen tek iş kazası da değildir. Genel anlamda eksiklikleri veya zayıflıkları olan bir sevgi, kişinin ilişkilerinin yön değiştirmesine neden olur. Bunların başında karşılıklı güven ilişkisi ile kendini ve sevginin büyüklüğünü kabul ettirme duygusu gelir.
Bir duygusal ilişkiye başlamadan önce dostluk, arkadaşlık, sohbet veya birlikte zaman geçirme yakınlığı gibi farklı türden ilişkileriniz olabilir. Bir duygusal ilişki sadece bunların terk edilmesini değil, aynı zamanda bu ilişkilere özel bilgilerin güvene dayalı mahremiyetini yitirmesini de beraberinde getirebilir. Örneğin bazı özel eşyalarımız vardır. Onları dışarıda teşhir etmeyiz. Kendimize özel olduğundan paylaşmak istemeyiz. Sırlarımız da böyledir. Özel olanların paylaşılması, öncelikle karşı tarafa güvenildiğinin bir işaretidir. Böyle bir işaret vermenin ötesinde karşı tarafa olan güvenin kanıtlanması amacını da içerir. Kişi, ilişkide bulunduğu insana “Bak; ben sana o kadar güveniyorum ki; en mahrem varlığımı bile senin önüne koyuyorum” demek ister. İşte; böyle bir çerçevede eski ilişkilerin güven esaslı sırları da bir duygusal ilişki adına değersizleştirilmiş ve tüketilmiş olur.
Bir duygusal ilişkinin insanı yalnızlaştırması, bir anlamda kişinin kendi etrafına dört duvar hapishane örmesine benzer. Hâlbuki sevgi ve onun farklı bir kapsamı olarak aşk, insanın ufkunu açıcı, yaşamını zenginleştirici ve hem duygusal hem de zihinsel anlamda yenileştirici etkiler yapmalıdır. Bir sevgi bulduğunuzda, diğer yaşamsal ilişkilerinizden soyutlanma ihtiyacı hissediyorsanız, yanlış giden bir şeyler var demektir; böyle bir sevgi türü hiç kimseyi mutlu etmez. Sevgiden söz ettiğimizde son olarak; bu tür bir ilişkinin –ilişki olgusunun doğası gereği olarak– iki kişilik olduğunun altını kalınca çizmemiz gerekir. Fark etmiş miydiniz?
GÜRCAN BEY
Guzel yazınız ve yorumunuz mükemmel di. Günümüz sevdalari ve asklarinin büyüsunun kısa sürede neden ve nasıl yok olduğu iki kisilik yalnizlik sade bir dille anca bu kadar anlaşılabilir. Kısa ve öz
TESEKKURLER