Toplum, Eğitim, Yanlışsız Sürdürülebilirlik ve Medya
Gürcan Banger
Öğrencileri sınavlara yetiştirme fonksiyonunu üstlenen dershanelerin kapatılması, tartışması gündemin ilk sıralarını oluşturuyor. Çocuklar ve onların geleceği, yaşadığımız dönemde ailelerin en değerli varlığı ve konusu kabul edildiğinden bu tartışma, dershane sahiplerinden ebeveynlere kadar uzuyor. Rafine bir liberal bakışla yaklaşırsak, dershanelerin kapanması ‘serbest piyasa’ kuralına aykırı gibi görünüyor. Diğer yandan devletçi ve totaliter açıdan baktığımızda ise; (her şeyin devlet eliyle yürütülmesi gerektiğinden) zaten dershanelerin olmaması lazım diye düşünebiliriz. Konunun değişik yönlerinde duran kesimler, konuyu (devlet, aileler, öğrenciler ve duyarlı kamuoyu) kendi yönlerinden çekiştirip duruyorlar.
Dershane konusu, bu ülkedeki eğitim yanlışının simgelerinden bir tanesidir. Aynı zamanda temel yanlışın doğurduğu sonuçlardan birisidir. Bir sonraki okula girebilmek için sınav yarışı olduğu sürece de temel yanlış, bir sonraki sonuç-yanlış ile devam edecektir.
Eğitim, üretim içindir. Ülkemizdeki duruma baktığımızda ise adeta eğitimin bir sonraki eğitim aşaması için olduğu gibi bir izlenim ediniyoruz. Genç bireyler; iş dünyasına, ekonomiye ve üretim süreçlerine dâhil olamadıkça bir sonraki eğitim aşamasını okuma çaresizliği ve paniği içine düşüyorlar. Bu nedenle de bir sonraki seviyeyi güvence altına almak için yeni mekanizmalar gelişiyor. Dershaneler kapatılsa, özel öğretmenler ya da benzeri ‘inovatif’ araçlar geliştirilemeyeceğini kim söyleyebilir? Yanlışı yanlış ile çözmeye çalıştığınız sürece sadece kayıt dışını teşvik etmiş olursunuz. Çözülmesi gereken temel sorun, bu ülkede eğitimin üretim için olmayışından kaynaklanmaktadır. Bu tespitten başlayan çözümler, daha doğru bir geleceğe ilerleyebilir.
Temiz Toplum ve Eğitim
“Eğitim, üretim içindir” derken; aynı bağlamda eğitimin yaşamla olan ilintisini de ifade etmiş oluyoruz. Eğitim, yaşam içindir. Bu nedenle eğitimin yaşamsal sorunların çözümünde de –en azından– araç olması gerekir. Usulsüzlük, yolsuzluk, rüşvet gibi toplumsal sorunların ortadan kaldırılmasında eğitimin yüksek önemini, kimse yadsımaz. Toplumun eğitiminde düşüşler oldukça, temiz toplum ideali de aynı oranda uzaklaşır. Toplumsal eğitimin sayısal ve özellikle kalite olarak düşük olduğu toplumlarda, toplumsal suç ve kirlilik oranlarının da yüksek olduğu bilinir.
Bu arada eğitim ile öğretimi, sıklıkla birbirine karıştırdığımızı da unutmayalım. Çoktan seçmeli olarak kurgulanmış, hızlı test yapmaya dayalı ve gerçek hedeften her geçen gün uzaklaşan bir öğretimi, “eğitim” olarak isimlendirmek mümkün değildir. Gerçi malum sınavlarda ‘sıfır çeken’ öğrenci sayısındaki artış ivmesine baktığımızda, öğretimin kalite düzeyinden de ciddi kaygılar duymamız gerektiği bir başka gerçektir.
Temiz Toplum ve Medya
Toplumsal kirliliğin ortadan kaldırılmasında eğitim kadar önemli olan bir diğer unsur, yazılı ve görsel basındır. Aslına bakarsanız basın, toplumsal eğitimin önemli bir parçasıdır. Aldığı tavra göre toplumsal kirlilikler konusunda, olumlu veya olumsuz ciddi katkılarda bulunur.
Eğer medya -örneğin alacağı banka kredileri nedeni ile- siyasal iktidarın, kamu kuruluşlarının yanlış, hatalı ve haksız uygulamalarına göz yumuyorsa, o zaman toplumsal kirlilik ve yozlaşmanın artmasına katkı koyuyordur. Eğer medya özel sektörden alacağı reklamları kaybetmemek kaygısıyla firmaların yanlış ve yasa dışı uygulamalarını kamuoyunun gündemine getirmiyorsa, bu durumda yine toplumsal sorunların artmasına ‘ortaklık ve yataklık’ yapıyor demektir.
Basın, çok nadir anlarda sessiz kalır. Bu sessiz kalışlar; ancak toplumun ve genel anlamda yurttaşın uluslararası rakipler karşısından selameti açısından anlayışla karşılanabilir. Basın olmanın, basın mensubu olmanın gereği doğruları yazabilecek cesarette olmaktır. Eğer basın bu cesareti gösteremiyorsa, o zaman iyi bir ‘yolsuzluk öğretmeni’ oluyor anlamına gelir.