Toplum, Siyaset, İletişim ve Sosyal Rıza

Toplum, Siyaset, İletişim ve Sosyal Rıza

Gürcan Banger

Siyasetin ana fikri, insana ve topluma hizmettir; bu nedenle her ikisinin de (yani ağacın ve bir bütün olarak ormanın) ihtiyaç, talep ve beklentilerinin iyi bilinmesi gerekir. Toplumun talep ve beklentilerine yönelik arayış içine girildiğinde ise; öncelikle sosyal ve ekonomik tercihleri belirleyen faktörler üzerinde durulmalıdır.

Siyaset, herşeyden önce farklı bir tanımlama alanıdır. Bu alan; siyasetçileri, bürokratlerı, çıkar ve baskı grupları ile seçmenleri ilgilendirir. Tüm bu kesimleri ilgilendiren politik görüş ve düşünce üretilirken; kullanılan kavramlara anlaşılır yorumlar ve anlamlar kullanılmalıdır. Siyasette doğrudan iletişime açık nitelikte ve ortak ahlâkî değerlere hitap etmenin gereğine inanırım.

Birey olmanın gereği, kendi farklılığını yaratmaktır. Fakat siyasetin temelleri ise benzerlikler üzerine kurulmuştur. Bu nedenle aynılaşma ya da benzeşme anlamındaki siyasi birliktelik, ortak siyasi bilinç etrafında gelişir. Yerel düzeyde bile olsa; topluma yansıtılan siyasi mesajların, evrensel ölçütlere uygunluğu aranır. Farklı kültür yapısındaki topluluklar açısından çeşitlilik gösteren kavramsal algılanma çeşitliliği en alt düzeyde tutulmalıdır. Özetlersek; siyasetin kullandığı kavram ve sözcükleri, onunla ilgili herkes, benzer biçimlerde anlamalıdır.

Bizim siyasal kültürümüz, siyah ve beyaz üzerine kurulmuştur. Bu nedenle siyasetin farklı kanatları birbirlerini yok ederek başarı kazanmaya çalışırlar. Toplumu parçalara bölerek “biz ve ötekiler” anlayışını yaratmaya çalışan pek çok kesimin siyaset alanında da var olduğunu gözlüyoruz.

Demokrasinin özünün, sadece çoğulculuktan değil; farklı eğilimlerin uzlaşısından mayalandığı asla unutulmamalıdır. Bu çerçevede gelişen toplumsal mutabakat, aynı zamanda demokrasinin kurumsallaşması ve iyi işlemesi bakımından da önemlidir. Özellikle, halkın tercihlerinin iktidara taşınmasında rol alan siyasi partilerin ve yöneticilerinin, etik değer anlayışına özel önem vermeleri, buna uygun örnek nitelikte tavır ve davranışlar sergilemeleri beklenir. Ama yerel partilerimizdeki iç çekişme ve çatışma düzeyine baktığımızda; kendi içlerinde bile anlaşamayan siyasilerin, farklı düşünce grupları veya siyasi partiler olarak anlaşmaları pek mümkün görülmüyor. En azında; kısa vadede bu yönlü bir umut ışığı olduğunu söyleyemeyiz.

Sivil veya siyasi; örgütlerimizde uzlaşma yerine çatışma kültürünün yerleşmiş olması, sosyal ortamlara ait bir durum değildir. Genelde aile, iş veya okul ortamlarında da hiç farklı davranmıyoruz. Bu sorunumuzu uzlaşma yönünde aşmak için de, fazla bir çabamız olduğunu söylemek mümkün değil. Eğitim anlayışını, siyaset yapma modelinin bir parçası haline getirememiş örgütlerimizle, durumun daha farklı olmasını da beklemiyorum doğrusu.

Siyaset, toplumun geleceği konusunda söz sahipliğine talip olmak demektir. Sıradan işleri yerine getirebilmek için bile, uzun süreli eğitimler görmek gerektiğine göre; siyasal eğitimin de politik örgütlerin doğal bir parçası olması gerekir. Ama ne yazık ki; hem siyasi hem de siyasal örgütlerimizde okumuş olmak, en az sevilen özelliklerin başında gelir. Eğitim özürlü bir siyasetçiler topluluğunun yaptığı da, bugün ortaya çıkandan pek farklı olmuyor.

Siyaset sistemi

.Günsel siyaset; siyasetçiler, seçmenler, bürokratlar ve baskı / çıkar grupları arasında, hizmet temelli olarak oluşmuş bir sistemdir. Bu karmaşık ilişkiler sistemi içinde siyaset, bir karşılıklı rıza mekanizmasıdır. Siyasetçi, öngördüğü hizmeti verebilmek için öncelikle seçmeni ikna etmek zorundadır.

Halka hizmet götürme adına uygulamaya konulacak politika ve düzenlemeleri gerçekleştirecek olanların inandırıcılığı, çoğu zaman üretilecek hizmetlerin bile önünde yer alır. Gelişen teknoloji sayesinde yaşamın kesitleri kaydedilebilmekte ve “bir öyle, bir böyle; bir dedim, bir demedim; ben öyle demedim, böyle dedim; kim dedi, ben demedim” ekseninde politika yapmaları da bir ölçüde tarihe karışmaktadır (karışmalıdır). Ama medya ve iletişimin, siyaset alanına kazandırdığı yeni boyutlar olduğu da bir gerçek…

Sosyal rıza, bugün siyasetin önemli ayaklarından birisidir. Siyasetçiler, inandıklarını söyledikleri için değil; inandırıcı olmadıkları için halkın gözünde yadırganır olmuştur. İnandırıcı olmak içi ise topluma onun değerleri cinsinden hitap etmek gerekmektedir. Toplumun beklentilerinin gerisinde kalan siyasal partilerin, akılcı ve tutarlı politikalar üretmesi ise hiç mümkün görünmemektedir. Sosyal ve ekonomik çözümler üretmek yerine; sadece iktidar olmayı hedefleyen siyasi partiler, işin kolayını bulmuşlardır doğrusu. Halkın vicdanına veya din, devlet, bayrak gibi geleneksel değerlerine hitap ederek siyaset boşluklarını doldurmamaya çalışırlar.

Siyasette siyaset-dışı unsurların kullanılması, bu sistematik ilişkinin tüm taraflarını olumsuz etkiler. Böylesi bir ortamın soğuk nefesi, halk ile halkın yönetime katılmasının kanalı olması gereken siyasi partilerin yabancılaşmasına ve birbirinden kopmalarına yönelik bir haberci gibidir. Üstelik bu duruş, demokrasi düşüncesinin hem felsefi boyutta hem de uygulamada gelişip yerleşmesini engelleyecektir. Gerçek yaşamda da olan biten budur.

Ülkemizde güncel siyaset, halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere siyaset yapmaktan daha çok; iktidar olmanın abartıldığı bir biçime dönüştü. Bu durum, siyasetin giderek içinin boşalmasına neden oluyor. Sistem, tamamen bir partinin ne pahasına olursa olsun iktidar olma savaşına dönüştü. Siyaset mücadelesi, giderek rant paylaşımı sürecine dönüşüyor.

Siyasetin ana malzemesi kavramdır. Kavramın sunulması bütünsel tutarlılık gerektirir. Siyaset alanında tabandan yönetim kademesine kadar kurulan halkada; demokratik mekanizmaların daha sağlıklı kurulup işlerlik kazanması ile gelişmesinde ana beklenti budur. Toplumun tercihleri ve davranışları konusunda politikalar oluştururken; halkın gündemi ve algılama kanallarıyla paralellik kurulmalı, kavramlara farklı yorumlar ve anlamlar yüklenmemelidir. Kavramları bireylerin anladığı şekillerden farklı yönlere taşımak ve bazen da içlerinin boşaltarak halka aktarmak, siyasi mesajların amacına ulaşmasını engelleyen en önemli etkendir.

Demokrasinin yaşama alanı, halkın yönetime güven duymasıyla orantılıdır. Güvene dayalı olmayan yönetim mekanizmasının karşısında demokrasi karşıtı düşüncelere yönelim baş gösterecektir.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı Genel, İletişim, Siyaset, Toplum, Uzlaşma kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın