Türk Dünyası Kültür Başkenti 2013: Eskişehir
Gürcan Banger
2013 yılını Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak kutlayacak olan Eskişehir’de bu konudaki çalışmalar adım adım ilerliyor. Belirlenmiş zaman dilimi içerisinde bir il ölçeğinde etkinlikler toplamı gibi durmasına rağmen pek çok açıdan bunu aşacak bir yıl olabilir. Bu nedenle “acilin aceleciliğine düşmeden” konunun öncelikle ayrıntılı biçimde planlanıp programlanması gerekiyor.
Konunun İki Boyutu
2013’ün Eskişehir açısından, hiç kuşkusuz ilk boyutu kentin tanıtımının (teknik deyimle pazarlama iletişiminin) doğru yapılmasıdır. Tanıtım faaliyetlerinin alışılmışı aşması lazım. Bu fırsat; birkaç halk dansı gösterisi veya konferans ile geçirilemeyecek kadar değerlidir. Benzer biçimde cadde ve sokak aksesuarlarının ışıklandırılması ile yetinerek ile de geçiştirmemek lazım.
Bir kültür başkentinin tanıtımını konuşuyorsak, bu durumda kentin kültürel değerlerine dönüp bakmak gerekir. Bu kültür hangi unsurlardan oluşmaktadır? Bunu daha kolay değerlendirmek için kültürün tanımına geri dönelim. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, kültür için şöyle bir tanımlama yapmış: “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü”. İkinci bir tanımı da ise “Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü” şeklinde veriyor. Üçüncü tanım ise en az ilk ikisi kadar değerli: “Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.”
Tanıtım
Bu tanımlamaların çağrıştırdığı tanıtıma konu unsurları sayayım. Hiç kuşkusuz, Eskişehir İlinin Turizm Envanteri’nde yer alan tarihsel ve geleneksel değerler bu tanıtımın vazgeçilmez parçaları olacaktır. Bu bağlamda Yazılıkaya’dan Midas’a, Şeyh Edebali’den Seyyit Battal Gazi’ye, Yunus Emre’den Nasreddin Hoca’ya kadar bu topraklarda yaşamış insanları anıp tanıtacağız. Porsuk ve Sakarya’ya kıyılarında yaşamış uygarlıklardan Türklerin Anadolu’ya gelişine, Osmanlıyı kuranlardan Cumhuriyet’e yaşam verenlere kadar pek çok konuyu ele alacağız.
Frig Vadilerini, Balıkdamını, Çatacık Ormanlarını, Türkmen Dağı’nın eteklerini, Kalabak’ın kaynağını, Porsuk Çayı’nı, Sakarya Havzası’nı unutmayacağız. Bitki ve hayvan türlerinin zengin çeşitliliğini dile getireceğiz.
Bu arada Eskişehir’i bugünkü durumuna taşıyan Balkan, Kırım ve Kafkas göçleriyle Eskişehir’e taşınan çok yönlü kültürel birikimini unutmayacağız. Onlar bu kentteki çok kültürlü ortamı oluşturmanın yanında kentin ekonomik gelişiminde de önemli roller oynadılar.
Kültür denince; bir üretim merkezi olan kentin endüstriyel geçmişini ve mevcut konumunu unutmamak gerekir. Cer Atölyesi’nden Tülomsaş’a, Tayyare Fabrika’sından Hava Üssü’ne, Devrim Otomobili’nden bugünün gelişmiş sanayisine akıp gelen süreci doğru tanıtmak lazım.
Eskişehir, okullaşma yönünden çok yüksek niteliklere sahip bir ildir. Kentteki iki üniversite, ülkenin seçkin akademik kurumları arasında yer alır. Teknoparkları, mükemmeliyet merkezileri, araştırma kuruluşları ile her geçen gün iş yaşamının içinde daha çok yer alan bu kurumları tanıtıma doğru biçimde katmak gerekir.
Sivil toplum alanındaki çalışmalar ile iş ve meslek örgütlerinin etkinlikleri tanıtımın farklı çeşitliliğini yükseltecek. İldeki her kurum ve kuruluş, kendine tanıtım sürecinde işler ve roller bulmalı. Bu üstlenme, gönüllük ve sorumluluk duygusuyla yapılmalı.
İkinci Boyut
Yukarıda ifade ettiğim gibi; Eskişehir’in kültür ve turizm envanteri nelerin tanıtılabileceği konusunda yeterince ipucu verir. Eskişehir’in 2013 vesilesi ile yapılacak pazarlama iletişi çalışmaları bir ekonomik faaliyetler toplamı oluşturacak. Pek çok yerli ve yabancı turist Eskişehir’e akacak. Kentin işletmeleri bu hareketlilikten gelir elde edecekler. Yeni sosyal ve ekonomik bağlantılar kurulacak.
2013 yılının Eskişehir’e sağlaması gereken ikinci boyutun kültürel alandaki yeni gelişmelerin teşviki olması kanaatindeyim. Sanata, edebiyata, sivil toplum çalışmalarına, vatandaşların yönetime daha fazla katılımına verdiğimiz değer ve önemi artırmak zorundayız. Bu yönlü teşvikler ve mekanizmalar yaratmalıyız. Okumanın, yazmanın, genel anlamda kültürel yükselmenin yöntem ve araçlarını geliştirmeliyiz.
Daha fazla sanatçımız, yazar ve şairimiz olmalı. İlimizde daha fazla kitap ve dergi yayınlanmalı. Daha fazla müze ve sergimiz olmalı. Düzenli ve periyodik olarak yapılan daha fazla kültürel etkinliğe sahip olmalıyız. Sanatçılarımızın aldıkları ödüllerin sayısının her geçen yıl arttığına tanık olmalıyız.
Bitirirken
Etkinlikler, kutlamalar veya festivaller biter gider. Geriye bir şeyler kalmalı. Elimizde kalanlar geleceğe dair bize umut ve güven vermeli. Kenti tarihini okuduğumuzda övünebileceğimiz tarihi, sosyal, sanatsal, edebi, estetik ve insani övünçlerimiz olabilmeli. Türk Dünyası Kültür Başkenti 2013, bir fırsattır. Doğru değerlendirmeli.