Yaşamı Kolay Kılmak

Yaşamı Kolay Kılmak

Gürcan Banger

Başka insanlarla birlikteliklerimiz çeşitli amaçlara yönelik olarak değişik biçimlerde gerçekleşebilir. Bir ekonomik amaca yönelik olarak birlikte çalıştıklarımız, bir sivil toplum hedefini veya siyasal vizyonu gerçekleştirmek üzere paylaştığımız kişiler olabilir. Dayanışma amaçlı veya duygusal birlikteliklerimiz de var. Bazı insanlar ise çok yakından mesafeliye doğru değişik düzeylerde arkadaşlarımızdır.

Tüm ilişki türlerinde bir noktayı önemsemek gerekiyor. Öncelikle kişinin, ilişkinin oluşturduğu iklimde kendisini değişime ve gelişime açık hale getirmesi gerekli… Değişmemeyi ve kendiyle yetinmeyi veya ataleti bir davranış modeli haline getirmiş bir kişi, türü ne olursa olsun bir ortak yaşamda veya birlikte çalışmada başarılı olmayabilir.

Önce niyet

Kişisel değişim ve gelişim, öncelikle bir niyettir. Hatta öncelikle iyi niyettir. Ama niyet, işin başlangıcından öteye gitmez. Değişim için bilinçle ve farkındalıkla zaman, emek ve kaynak harcamak gerekir. Olumluluk da kaçınılmazdır. Okumak, dinlemek, önyargısızca tartışmak, tarafsız olarak görmeye - algılamaya çalışmak ve dersler çıkarmak gereklidir. Bilinçli emek olmadan kişi, olsa olsa “kerameti kendinden menkul bir lafazan” olur.

Birlikte çalışmayı düşündüğüm kişilerde ilk gözlediğim unsur, kendini değiştirmeye ve geliştirmeye eğilimli ve istekli olup olmadığıdır. İnsan kendisiyle barışık ve kendi başına mutlu olabilir. Bunu saygı ile karşılarım. Ama kişi kendini dışarıya kapatarak yeterli buluyorsa veya kişisel değişim ve gelişim ihtiyacının yaşamsal sürekliliğinin farkında değilse, buna onay veremem. Kendi adıma; böyle kapalı ve içe dönük, değişim ve gelişim ihtiyacı duymayan ve kendi ataletinden fazlasıyla memnun bir kişi ile birlikte çalışmak istemem.

“Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” denir. Bu söyleyişten kasıt, aynı konuda veya aynı bakış açısında takılıp kalmış olanların durumunun vurgulanmasıdır. Sıklıkla söylediğim gibi; kişi, siyahı ve beyazı birlikte kavrar. Çünkü insanın öğrenme modeli, karşılaştırmalar üzerine kurulmuştur. Sadece belli bir konuya sıkışıp kalmış veya belli bir dünya görüşünün dışındaki fikirlerin öğrenilmesine kendisini kapatmış kişilerdeki yüzeyselliği ve sığlığı bilirsiniz.

Farklıyız

Herkesin farklı bir dünya görüşü olabilir. Bu farklı görüşlerin öğrenilmesi, kişinin bakışını veya vizyonunu değiştirmesi anlamına gelmez. Önemli olan, insanın öğrenme modeline uygun bir biçimde karşılaştırmalar yapabilecek verilere sahip olması ve bu yönlü yeteneğini geliştirmesidir. Bu yeteneğin kişisel düzeyde gelişimi; bireyin katılım, paylaşım, farklı kültür ve kimliklere saygı ve demokratiklik özelliklerini de geliştirecektir. Kişinin kendisini belli bir görüşün içine hapsetmesi, yukarıdaki nitelikleri edinmemesi için yeterli bir nedendir.

Kişisel değişim ve gelişimden söz ettiğimde; piyasada sıklıkla bulunan kitaplardan veya bazı metafizik yöntemler uygulamaya çalışan çağdaş şeyhlerle papazlardan söz etmiyorum. Batı kaynaklı bazı yazar ve uygulamacılarının insanı bir makine gibi algılarken, metafizik yönelimli olanların ise gerçek dünyaya yabancılaşma yarattıklarını farkındayım. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kişisel gelişimin bu köklerden kaynaklanan ciddi sorunları var. Çünkü kişisel değişim ve gelişim sadece bireysel bir konu değil. Alman idealizminin kurucularından ünlü düşünür Hegel’in dediği gibi “her insan, kendi çağının çocuğudur.”

Kişinin amacı, hedefi olmalı

Kişi, ne istediğini bilmeli. Çünkü kararsız kaldığımızı veya seçimleri ertelediğimiz dönemlerde zamanı durdurmuş olmuyoruz. Zaman, kendi ruhuna uygun biçimde sorgusuz sualsiz akmaya devam ediyor. Kararın doğru zamanda alınması veya seçimin farkında olarak yapılması, yaşamsal zamanımızın akışının değiştirilmesi için elimizdeki en etkili araçtır. Karar verilmeli, seçim yapılmalıdır.

Ne istediğini bilmek yetmez. Aynı zamanda onu neden istediğimizin de bilincinde olmalıyız. Bunu önce kendimize, sonra çevremize anlatabilmeliyiz. Sadece ‘istemek için istemek’ yeterli bir neden sayılmaz. Çünkü kişinin bir isteği konusunda nedenleri olması, onun bu hedefini yerine getirebilmesi için özendirici ve yönlendirici olur.

Yaşamı bir matematik problemi haline getirmenin her zaman iyi bir fikir olduğunu söyleyemem. Ama kişinin istekleri ve beklentileri konusunda veriler olmalı. Örneğin istekleri konusunda bir liste yapamayan kişi, bunları elde etmek için gerekli donanımı ve odaklanmayı da sağlayamaz.

İsteklerimizi maddi beklentiler olarak anlamak, konunun önemini gözden kaçırmamıza neden olur. İstek ve beklenti listemizde; pekâlâ duygusal, manevî ve zihinsel konular da bulunabilir. Sevgi beklentisi veya huzur ihtiyacı, en az somut bir talep kadar önemlidir.

İsteklerimiz konusunda bir diğer önemli nokta, bunların öncelikleridir. Doğru önceliklendirme, ilk elde yaşamsal maddi ihtiyaçlarının sağlanmasını gerektirir. Beslenme, barınma ve yaşamsal varlığın sürdürülebilirliği gibi unsurların önüne başka isteklerin gelmesini beklemeyiz. Ama öyle istekler vardır ki; onların önceliklendirilmesi, bizim yaşama ve geleceğe bakışımızla ilgilidir. Özetle; isteklerimiz ve bunların öncelikleri, ne olduğumuzun ve nereye gitmek istediğimizin ipuçlarıdır.

Yaşamın sürekliliği

Yaşam, bir sürekliliktir. Yaşam şeklimiz, bir sürekliliği sağlamak zorundadır. Herhangi bir isteğimizin, kendi başına ve yaşamın bütünlüğünden kopuk olmaması gerekir. Eğer bir isteğimizi, yaşamımızın tümünden kopararak ele alırsak, elde ettiğimizde onu istemiş olmamızın da bir anlamı kalmaz. Elde edildiğinde anlamsız gibi görünmeye başlayan garip isteklerimizin altındaki neden, onun yaşamımızın sürekliliğinden kopuk oluşudur. Onu elde ettiğinizde ne beklediğinizi önceden sormalısınız.

İsteklerimiz konusunda düşünmenin yararlarından birisi, öncelikle kendimizi daha iyi tanımak olacaktır. Bir isteğin altındaki nedenlerin açığa çıkarılması, kişinin hangi faktörler altında yönlendirildiğini ortaya koyması açısından önemlidir. Kendisini iyi tanımayan kişi, değişim ve gelişim konusunda da sağlam adınlar atamaz.

Seçmek mi?

Seçmek, seçmediklerini reddetmektir. Bu nedenle neyi istediğimiz kadar, neyi istemediğimizi de bilmeliyiz. Yaşam, karmaşık bir süreçtir. Kimi zaman seçtiklerimizi elde etmek için uğraşırız; kimi zaman ise istemediklerimizden uzak durmak için mücadele veririz. Bu nedenle isteklerimiz konusunda yaptığımız sorgulamayı, bizi etkilemeyen istemediklerimiz konusunda da yapabilmeliyiz.

Kolaycı olmayalım ama yaşamı kolay kılalım

Yaşamı zorlaştırmamalı. Anlamsız kurallarla yaşamı boğucu hale getirmemeli. Ama iyi bir yaşamın zorunlu kıldığı farkındalık ve bilincin de var olması gerektiğini unutmamalı. İsteklerimizin listelenmesi, gerekçelendirilmesi ve önceliklendirilmesi de bu bilincin bir parçası olarak ortaya çıkıyor.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Hedef, Kişisel gelişim, Seçim - Tercih, Sorun / Çözüm, Yaşam, Yaşam çevresi kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir