Yaşamsal Deneyimleri Birbirine Eklemek

Yaşamsal Deneyimleri Birbirine Eklemek

Gürcan Banger

Her birimizin farklı fiziksel ve zihinsel özellikleri var. Hepimizin kendine özgü bir yaşam biçimi var. Kişisel yaşam deneyimimize dayalı olarak yanlışlar ve doğrular konusunda başka insanlara nasihat verebildiğimiz halde, sözü edilen hataları kendi yaşamımızda tümüyle sonlandıramıyoruz. Terzinin kendi söküğünü dikemediği gibi; başka insanlara yönelttiğimiz öğütlere karşın, kendi sorunlarımızla gayet iyi ilişkiler içinde yaşamayı sürdürebiliyoruz. Böyle durumlarda öğütçülerin de başka öğütçülere ihtiyacı olabiliyor demek ki… Her insan, bir deneyim hazinesidir. Olumlu veya olumsuz her deneyim, bizim için ışık veren, aydınlatıcı bir rehber oluyor. Önemli olan, kendi deneyimlerimizden doğru dersleri kendimizin çıkarabilmesi ve bu dersin değişime neden olabilmesidir. Eğer ‘hocamızın’ söyledikleri, bizim daha iyi bir yaşama doğru yürümemiz için yardımcı oluyorsa, biz de onun hatalarını işaret edebilir ve ona katkı koyabiliriz. Yaşam kendimizle ve çevremizle olan etkileşimdir. Okuyabilen için yaşam deneyimlerin romanıdır.

Yaşamımızdaki bazı olayları ve deneyimleri anlamlandırabilmek yüksek yoğunlukta öğreticidir. Zor zamanlardı; hayli eskilerde kaldı. İstanbul’daydım. Elimde büyüklüğünü hatırlayamadığım bir çanta ya da bavul ile Üsküdar Meydanı’nda öylece dikilmiştim. Herhangi bir yöne doğru bir adım atmak için bir nedenim yoktu. Tam bir kararsızlık boşluğu içindeydim. Bir karar vermemi sağlayacak her şey –var idiyse de– yok olup gitmişti o an. Öylece boşlukta kalakalmıştım birkaç dakika için. Belki de birkaç saniye. Bazen, insanın zihninde zaman olması gerekenden daha yavaş ilerler ya; sanırım, bu da öyle bir durumdu. “Bu, bir tiyatro oyunu olmalı” dedim kendi kendime. Aklımın sahnesinde oynanan bir oyun. “Az sonra herhangi bir yöne bir adım atacağım. Ve sonra birkaç tane daha… Derken yeni bir sahne çıkacak karşıma. Ve acaba bir gün gelecek; ben bu anı, yürünecek yol bitmiş gibi görünen bu tuhaf anı bir acı gülümseme ile hatırlayacak mıyım?” diye geçirdim içimden. Gerçekten öyle oldu. Bir yöne doğru bir adım attım ve şimdi buradayım. Sisler içinde kaybolmuş gibi görünen gelecek yeniden kuruldu. O zaman bir kez daha anladım ki; yaşamda sonlar yok. Başlangıç ve bitişler sadece bizim koyduğumuz basit işaretler… Yaşam, anlardan oluşsa da sürekliliği olan bir akış… Bir andan ötekine biteviye akıyor. Bazı anları son, bazılarını başlangıç olarak algılayan biziz. Yaşam, her koşulda kendini yeniden üretiyor. Umutsuz olmanın gereği yok. Toplumun kanalizasyonunda ya da kral dairesinde veya bir orta gelir evinde; her koşulda yaşam, kesintisiz akmaya devam ediyor.

Hepimizin yaşamında yukarıda anlattığıma benzer ders niteliğinde anlar var. Önemli olan, o andan gelecek için öğütler ve öneriler üretebilmekte. Her birimizin bu tür anlarda kullandığı mihenk taşı farklı olduğundan aldığımız dersler de farklı oluyor. Aynı olayı izlediğimizde bile farklı sonuçlar çıkarabiliyoruz. Her insanı kendi başına albenili yapan özellik de bu olsa gerek. Ama bir noktayı gözden kaçırmamak gerek. Herkesin kendi mihenk taşı var. Bu nedenle dünyayı algılamada ve ona tepki vermede farklılıklar oluşuyor. Ama insanların mihenk taşı nitelikleri de bir değil. Bir yaşam zenginliği yaratmış kişilerin bunu, dünyayı ve yaşamı algılamalarına yansıttıklarını da gözlüyoruz. İyi yaşam dersleri almış ve çeşitliliğe ulaşmış kişilerin yaşama ilişkin tutum ve davranışlarındaki zenginliği de gözlüyoruz. Yaşamda bilgelik düzeyine erişmekle sıradan ve genel kalıplara sıkışmış bir kişi olarak yaşamak arasındaki fark bu olsa gerek.

Bazı insanlar yaş ile deneyimi bir tutarlar. Bunun nedeni pek çok kişinin deneyim ve birikimi, ancak yılların akışı içinde edinmesidir. Hâlbuki yaşam hakkında birikimli olmanın tek kriteri yaşlanmak değildir. Üzerinde durulması gereken nokta, yaşamı ciddiye alıp ondan gerekli dersleri ve öğretileri çıkarmaktır. Bu dersler ise sonuçta yaşama nasıl dokunup tepki vereceğimiz konusunda yeni bir yaklaşıma yol açar. Zor veya kolay bir durum karşısında kalabiliriz. Bizi açmaza veya zora düşüren olayların içinde olabiliriz. Burada önemli olan, bu gerçeklere nasıl yaklaştığımızdır. Olumsuz bir yaklaşım kolay bir durumu bir kriz haline dönüştürürken, doğru bir yaklaşım zor bir durumun kilit anahtarı olabilir. Yapan da yıkan da pek çok durumda bizim yaklaşımımızdır. Bugün içinde olduğumuz iyi ya da kötü durumun temellerini geçmişimiz oluşturur. Geçmişte, hiç kuşkusuz bizi üzen ya da mutlu eden gelişmeler olmuştur. Ama geçmişimizi değiştiremeyiz. Yapabileceğimiz ondan iyi dersler çıkarmak, geleceğe umutla ve iyi niyetle bakmaktır.

Yaşamda başımızdan çok sayıda olumsuz olay geçtiğini düşünebiliriz. Kendimizi başkaları ile karşılaştırarak şanssız bulabiliriz. Kötü olayların daima bizi bulduğunu düşünebiliriz. Bunda haklılık payımız da olabilir. Ama unutmayalım ki; yaşam karşısında etkileyebileceğimiz tek gerçek, bizim ona olan yaklaşımımız, ona dokunma biçimimizdir.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı Deneyim, Yaşam kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir