Yeni Dünya ve Nitelikli İşgücü
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Bilgi, son 30-35 yılda gerçekten çok değerli hale geldi. Bilişimin bu denli önemli olmasının nedeni, bu değerlenme ile açıklanabilir. Tabii ki bilgi kendiliğinden değerli hale gelmiyor; bilgiye sahip olmayı ve onu üretim - yönetim süreçlerinde kullanmayı değerli yapan olaylar yaşanıyor.
Küreselleşmenin doğal etkilerinden birisi olarak bir noktada üretilen yeni bilgi, Dünya’nın başka köşelerine kolaylıkla ulaşıyor. İletişimdeki gelişmeler, teknolojik bilginin yanında ürün ve hizmetlerin fiyat ve kalite bilgilerine de kolayca ulaşılmasını sağladı. Küreselleşme ile küçülen Dünya ölçeği, satıcılar için erişim mesafesini kısaltırken müşterileri de ürün ve hizmetlere yaklaştırdı.
Üretici şirketler açısından bakıldığında artık kaliteli ürün yapmak yeterli değil. Hatta “Biz kaliteli ürün ve hizmet sunuyoruz” demek de bir imaj unsuru olmaktan çıktı. Artık her ürün, pazarda yer alabilmek için kaçınılmaz biçimde kaliteli olmak zorunda… Bu nedenle mal ve hizmet üreticileri, olağanlaşan kalite anlayışı yanında kendilerine başka farklılık alanları bulmak zorundalar. İşte bilişim ve iletişim alanındaki yüksek teknolojiye olan ihtiyaçların bir nedeni de bu farklılığın yaratılması ihtiyacı.
Yüksek teknoloji derken, bu bağlamda yüksek nitelikli iş görme (know-how) ve yönetim yaklaşım ve tekniklerini de anlamak gerekli. Bir şirketin sadece yüksek teknolojiye yatırım yaparak istediği yüksek noktaya ulaşması mümkün değil. Bu amaçla kendi içindeki iş yapma ve yönetme biçimlerini de yenileştirmek (inovasyon yapmak) zorunda… Dün bilgi işlem veya bilişim olarak isimlendirdiğimiz şirket birimlerinin yerine “bilişim yönetişimi” gibi kavram ve kurullardan söz etmemizin ardında bu yeni anlayışlar var.
Artan rekabet koşullarını karşılamak üzere üretim ve yönetim yaklaşımlarını iyileştirmenin ana noktalarından birisi de şirketin insan kaynaklarına yatırım yapması. İnsan malzemesini geliştiremeyen bir kuruluşun, teknoloji yatırımı ile doğru yükselişi yakalamasını bekleyemeyiz.
Özetlersek; iş anlamında yeni dünyayı tanımlayan üç ana faktör var: Yüksek teknoloji, insan kaynaklarına yatırım ve yeni iş yapma model ve tekniklerinin geliştirilmesi. Bunlardan birisini gözden kaçırarak çağdaş başarıyı elde etmek mümkün değildir.
Yukarıda sözünü ettiğim her üç faktör de üzerinde çalışılması, emek verilmesi ve kaynak harcanması gereken konulardır. Bunlar, şirketlerin içyapılarında kendiliğinden gelişmezler. Kendiliğinden olan, çürüme ve yozlaşmadır.
Bugün ülkenin yaşamakta olduğu zorlukların neredeyse tamamına yakın olanının altında, yukarıda sözünü ettiğimiz değişimi sağlamak üzere aklın egemen olmayışı yatmaktadır. Yeni dünyada akılsız olmak ise yok olmayı tercih etmek demektir.
Nitelikli İşgücü
Çin konusunda kopan gürültünün temelinde üretimin ana unsurlarından iki tanesi var: İşgücü ve enerji. Özellikle işgücü maliyetlerinin yüksek olduğu ülkelerde emek yoğun üretim tesislerinin başka ülkelere kaydırılması eğilimi sürüyor. Çin, bu ülkelerden sadece birisi…
Sanayi için hangi ülke ucuz emek ve enerji teklif ederse yatırımcı sermaye o ülkeye kayma eğilimi gösteriyor. Avrupa’da işgücü yoğun ülkelerin tesislerini hızla kaydırmaya başladıkları ülkeler arasında Polonya, Romanya dikkati çekiyor. Bu sürecin artarak Bulgaristan ve Ukrayna ile devam edeceği anlaşılıyor.
İşsizlik sorununu etkin biçimde yaşayan ülkelerden birisi olarak Türkiye de bu tesis kaydırmalarından kendi nasibini almak istemektedir. Fakat emek yoğun sektörlerin kendilerine daha uygun yeni yerleşim yerleri ararken dikkate aldıkları tek faktör emeğin fiyatı değildir. Öncelikle siyasal istikrar önemle dikkate alınıyor. Diğer kriterler arasında sosyal hakların ucuza mal olması, çalışma saatlerinin ucuza uzatılabilmesi ve en önemlisi işgücünün niteliği geliyor. Gelişmiş ülkelerden kaçmak isteyen üretim ve istihdam olanaklarını yakalayabilmek için işgücü kalitemizin yükseltilmesi kaçınılmaz görünmekte.
Sanayi için işgücü kavramı, mühendisten düz işçiye kadar olan bir emek dizilimini ifade ediyor. Bu bağlamda yönetici olduğu kadar bizzat üretimin içinde yer alan mühendislerin özel bir önemi var. Bu bağlamda “Gerçekten gelişmiş ülkelerden kayan üretim tesislerinin yükünü kaldırabilecek nitelikte mühendislerimiz var mı?”, “Üniversitelerimiz bu nitelikte mühendisleri yetiştirmek için gerekli biçimde donatılmış mı?” soruları zihinleri ciddi anlamda meşgul ediyor.
Mühendis arayan işletmelerin verdikleri ilanlara baktığımızda mühendis yetiştirme kalitemiz hakkında ilk ipuçlarına sahip olmaya başlıyoruz. Genelde ilanlarda istenen mühendis kalitesi, bir elin parmaklarını geçmeyen üniversite isimleri ile sınırlanıyor.
Üniversitelerimizin genelde bilim ve araştırma kuruluşları olmaktan çok, öğretim kurumları niteliğine sahip olduğunu biliyoruz. Üniversitelerde yapılan bilimsel araştırma ve yazılan makale sayılarına bakıldığında bu gerçek, kendini ele veriyor. Diğer yandan üniversitelerimizle yüksek okullarımızın teknik eleman yetiştirmedeki başarısından da kuşku duyduğumuz noktalar pek az değil. İstihdam açısından bakıldığında; ismi “iyi” olarak bilinen üniversitelerden birinin mezunu olmayan genç teknik eleman, güçlü üretim şirketlerinde iş bulmakta ciddi zorluklarla karşılaşıyor.
Başta mühendisler olmak üzere, teknik elemanların istihdam edildikleri yerler açısından bakıldığında da ilginç manzaralar var. Bazı işletmelerde mühendisler, sadece işletmeyi zorunlu tutan mevzuat veya iş bağlantıları nedeniyle göstermelik görevler yapıyorlar. Diğer yandan yurtdışına açılmaya çalışan küçük ve orta ölçekli işletmeler ise nitelikli mühendis ve teknik eleman bulmakta zorlanıyorlar.
Bugünün dünyasında mühendislik kalitesi, teknik bilgi yanında tanımlayan yabancı dil ve bilgisayar bilgisi gibi başka unsurları da içerecek şekilde donanmak zorunda. Ana dil yanında giderek tek yabancı dil de yetersiz kalmaya başladı. Bu noktayı genç insanlar kadar onların eğitimini üstlenen kişi ve kuruluşlara da hatırlatmak isterim. Özetle; bugünün iş dünyasında var ve sürdürülebilir olabilmek için gerçekten kaliteli, akıllı, çevik ve esnek olmak gerekiyor.