Yeni Teknoloji, Doğa ve Kent – 1
Gürcan Banger
Teknolojinin varlık nedeni toplumun ve kişinin problemlerini çözme çabası olarak söylenebilir. Yeni teknolojilerin ortaya çıkışıyla bu durum, işbirlikçi problem çözme haline dönüşüyor. Günümüzde Nesnelerin İnterneti, Endüstriyel İnternet, akıllı telefonlar, akıllı ölçüm cihazları, sensörler ve RFID etiketleri söz konusu işbirlikçi çözüm arayışlarının teknolojik parçaları olarak sayılabilir. Yeni teknolojilerin tanımladığı açılımlarla –hiç kuşkusuz, yeni problemler ortaya çıkarken– yeni çözüm biçimleri ve yolları da gündeme gelecek. Giderek daha karmaşık hale gelen dünyanın ve çok aktörlü bu gidişin önünü ancak ‘dinozorların yok oluş nedeni’ benzeri bir engel alabilir. Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerinin (BİT) kullanımı yaşama ve çalışma ortamlarını hızla değiştiriyor; bu dönüşümün şimdiye kadar tanık olmadığımız, yeni aşamalarını göreceğiz. Geldiğimiz bu aşama insan, yaşam, giderek yitirilen doğa, tarihsel seçim olarak kent ve adeta birey olarak denetimimiz dışında gelişen teknoloji etkileşimine yeniden göz atmamıza işaret ediyor.
Farklı bir teknolojik yapılanmayla tümüyle farklı bir noktada olabilir miydik? Havanın ve suyun daha temiz olduğu, karbon ve kükürt tabanlı sisin ağır bir battaniye gibi kentsel yerleşimleri örtmediği bir yaşam mümkün müydü? Pahalı ve kirletici fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynakları ile daha temiz ve sağlıklı bir yaşam üretebilir miydik? Bu seçenek henüz yapılabilir ihtimaller arasında mı? Sağlıklı yaşam beklentisi sanayi öncesi çağlara ait bir duygusal hasreti mi ifade ediyor? Hâlâ her şeyin farklı olabilme ihtimali var mı?
pek çok sosyal, ekonomik ve teknolojik göstergenin ortaya koyduğu sonuç, bu ‘olağan gidiş’ içerisinde sanayi öncesi bir çağ mümkün değil. Başta kentler olmak üzere kentlerin büyük bilişim-iletişim sistemleri tarafından yönetilip denetlendiği sayısal teknolojiler dönemine doğru ilerliyoruz. Henüz büyük dönüşümün erken dönemini yaşamakla birlikte dünyanın bazı kentlerinde ve yaşamsal mekânlarında söz konusu dönüşümün izlerini görmeye başladık. Bu yerleşimler veri temelli olarak akıllı ve iletişebilir olma yolunda adımlar atıyor; bu amaçla da yeni, gelişkin teknolojilerden yararlanıyorlar. Bu durumu henüz altyapı, trafik, enerji, hijyen, kaynaklara erişim, yoksulluk vb. gibi göstergeler açısından ‘bizim kentlerimizle’ ve mevcut kentsel yönetim performansıyla karşılaştırdığımızda iç acıtan bir görünüm ortaya çıkıyor.
Tarih ve öngörebildiğimiz gelecek tercihini kentlerden yana yaptı. Yeni yerleşim modelinin akıllı kent olacağı giderek daha fazla açıklık kazanıyor. Diğer bu teknolojiler zenginliği ve karmaşıklığı içinde akıllı kenti tanımlamak veya bir yerleşimi akıllı kent olarak nitelemek kolay değil. Akıllı kent bazı alan ve fonksiyonlarda bilişim-iletişim teknolojileri ile donatılmış yerleşim anlamına gelmez. Yerel çevrenin bazı mekân, fonksiyon ve ilgilerinin teknoloji ile desteklenmesi orayı akıllı kent yapmaz. Bir yerleşim; insani ve sosyal sermayeye, ulaşım vb. gibi geleneksel fonksiyonlara ve çağdaş bilişim-iletişim altyapısına yapılan yatırımların orada sürdürülebilir ekonomik gelişmeyi sağlaması durumunda “akıllı kent” olarak isimlendirilebilir. Bir başka deyişle ekonomik sürdürülebilirliğe hizmet etmeyen, kozmetik görünüm iyileştirmeleri ile bir yerleşim akıllı kent haline gelmez. Akıllı kent; doğal kaynakların akıllı yönetimi, kentlilerin karara katılımlarının önünün açılması ile yurttaşlar için yüksek kaliteli yaşamın zeminini oluşturur.
Yukarıda yapılan tanımlama girişimlerine rağmen akıllı kent durağan bir kavram değildir. Yeni teknolojik gelişmelerin doğasına bağlı olarak pek çok kavram ve kurum gibi değişime açıktır. Bu nedenle akıllı kent için tek bir tanım olmadığı gibi kentin gelişmişlik açısından varacağı bir son nokta da yoktur. Bu nedenle akıllı kenti varılacak bir hedef olmaktan daha çok, sürekli iyileştirmelerin yapılacağı bir süreç olarak kavramak uygun olur – daha yaşanabilir, esnek, problem çözme ve zorlukları yenme potansiyeline sahip, değişime çabuk ve sağlıklı tepki verebilen…