Yükselen Teknoloji ve Yaşadığımız Kent – 3

Yükselen Teknoloji ve Yaşadığımız Kent – 3

Gürcan Banger

Genelde teknolojik gelişim, özelde inovasyon ve otomasyon dünyanın gelişmiş ülke, bölge ve kentlerinde gelişmek için daha çok fırsat ve imkân buluyor. Ortalama gelirin görece daha düşük olduğu, toplumda bilim ve teknolojinin doğru biçimde gelişemediği ulusal ve yerel ekonomilerde ise hâlâ emek yoğun üretim baskın halde. Pek çok sınai işletme iş gücü ve makine zamanı üzerinden düşük kâr oranları ile fason iş yaparak yaşamaya çalışıyor. Teknolojik değişimin gelişmiş ekonomilerde hızlı ve yaygın ilerlemesi hâlâ emek üzerinden kazanmaya çalışan ekonomi ve bölgeler için pek ‘iç açıcı’ görünmüyor. İleri teknolojinin gelişmiş ülkelerde yoğunlaşması ‘gelişmekte’ olanları oyunun dışına (düşen gelir bataklığının kıyısına) itekleyici etkiler yaratabilir.

Ülke ve bölge ekonomilerinin ekonomik olarak gelişimi burada yer alan kentlerin kazançlı gelişmesi ile yakından ilgilidir. Arzulanan ekonomik sonuçları alabilmek için bu şehirlerin ve bunlarla ilgili ekosistemlerin bilimsel ve teknolojik olarak çok yönlü beslenmeleri gerekir. Özellikle 20’nci yüzyıldan başlayarak kentler ekonomik büyümenin ve sosyal gelişmenin motoru niteliğine sahip oldular. Bu kentleri içine alan bölgeler rekabet açısından üstünlükler elde ettiler. Günümüzde de gelişmiş kentler bu niteliklerini sürdürüyor.

Kentlerin bilimsel ve teknolojik gelişimi sadece işletmelerin, üniversitelerin ve ar-ge kuruluşlarının misyonlarıyla sınırlanamaz. Bu yerleşimlerin söz konusu alanlardaki gelişimi ulusal, bölgesel ve yerel yönetsel tercihlerle çok yakından ilgilidir. Örneğin gelişkin bir internet altyapısı ve sunumu, ulaşım kolaylıkları, enerji tüketimi imkânları, atık geri dönüşümü, sayısal teknolojilerin uygulanma kolaylığı bir kentsel yerleşimin daha katma değerli ve daha yaşanabilir hale getirecektir. Bir başka deyişle bir kentin ‘iyi’ veya ‘güzel’ olması sadece mekânsal kozmetikle ilgili değildir; söz konusu yerleşim üretim-tüketim dengesi, gelir yaratma, bilim ve teknoloji geliştirme, inovasyon becerileri ve teknolojik düzey (hatta sanayi ve ticaret) açısından da üst sıralarda yer alabilmelidir. Yaşadığımız çağda doğal ve sürdürülebilir kaynaklara sahip olmayan yerleşimler açısından bilimsel, teknolojik, sınai ve ticari inovatif üstünlüklere sahip olmak vazgeçilmez niteliktedir.

Klaus Schwab’ın, Türkçesi Optimist Yayınları arasında yer alan “Dördüncü Sanayi Devrimi (The Fourth Industrial Revolution)” başlıklı çalışmasında değişik kaynaklardan alıntılarla verdiği bu konuyla ilgili anlatımını önemli buluyorum: “İngiltere’deki sivil inovasyon kuruluşu NESTA’ya göre, inovasyonu pekiştirmek için en etkin politikalara sahip olma bakımından küresel planda en iyi konumda olan beş şehir vardır: New York, Londra, Helsinki, Barcelona ve Amsterdam. NESTA’nın araştırması, bu şehirlerin özellikle değişimi etkilemenin biçimsel politika sahnesinin dışındaki yaratıcı yollarını bulmakta, hataya açık olmak ve (bürokrattan ziyade) daha çok girişimci gibi davranmakta başarılı olduklarını gösteriyor. Her üç ölçüde küresel planda şu anda tanık olduğumuz sınıfın en iyi örneklerini ortaya koyuyorlar. Aynı ölçüler gelişmekte olan piyasalardaki şehirlere ve gelişmekte olan dünyaya da uygulanabilir. Kolombiya’da Medellin şehri mobiliteye ve çevresel sürdürülebilirliğe inovatif yaklaşımları nedeniyle 2013’te Yılın Şehri unvanıyla onurlandırıldı ve diğer iki finalist olan New York ve Tel Aviv’i geride bıraktı.

Dünya Ekonomik Forumunun Şehirlerin Geleceği ile ilgili Küresel Gündem Konseyi Ekim 2015’te, çok çeşitli problemlere inovatif çözümler arayışında olan dünyadaki çeşitli şehirlerin durumlarını aydınlatan bir rapor yayınladı. Bu çalışma, Dördüncü Sanayi Devriminin ivmesini, bütünsel ve bütünleşik bir perspektifle bu devrimin getirdiği fırsatları –yukarıdan aşağı ve aşağıdan yukarı– kaldıraç olarak kullanmayı anlayabilen akıllı (ağ güdümlü) şehirlerin, ülkelerin ve bölgesel kümelenmelerin küresel bir ağından almasının onu benzersiz kıldığını vurguluyor.” Özetle; anlayanlar için…

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı Eskişehir, Kent, Kent ve Kentleşme, Kentsel vizyon, Sanayi - Endüstri, Teknoloji kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir