BİR: Zamanın ömrü, bizimkinden uzun… Biz ise her geçen saniyede bize ait olan tek şeyden, yani yaşamımızdan bir şeyler kaybediyoruz. Bugün yaşayamadığımızı, yarın yaşamak için yeterli zamanımız olmayabilir. “Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz; ama yıldızlara bakıyor bazılarımız” der, Oscar Wilde. Bazılarımız ise sadece kahredip lanet okumakla yetiniyor.
İKİ: Tarih okumalarımız bize öyle gösteriyor ki, iyiliğin gerçek özünün kaçırılması pek de yeni bir şey değil. 8’inci yüzyılın İslam bilginlerinden Ömer bin Haris bu konuda şunları söylüyor: “Eskiden iyilik yaparlardı, söylemezlerdi. Sonra; hem yapmaya, hem de söylemeye başladılar. Şimdi ise yapmıyorlar, fakat söylüyorlar.” Söylendiğinden bu yana onüç yüzyıldan fazla geçmiş olan bu sözden hâlâ öğreneceklerimiz olmalı.
ÜÇ: Her son bir başlangıçtır. Yaşam kendi boyutunda –bizim öznel bakışımızdan bağımsız biçimde– durmaksızın akıyor. Evrende bilebildiğimiz yaşamın özünde başlangıçlar ve sonlar yok. Onlar bizim algı modelimizin ürettiği duraklar… ‘Son’ dediğimiz hangi duraktan sonrasının olmadığını kanıtlayabiliriz ki? Önemli olan, kendimizce koyduğumuz bu duraklar karşısında duruşumuz ve bakış açımız…
DÖRT: Yılları bile insan yaşamı gibi algılıyoruz. Yaşama başlangıçlar ve sonlar koyma tarzımıza uygun biçimde insan doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. İnsan doğum denen olayla yola çıkıyor. Ölümle yolun bittiğini varsayıyoruz. Gerçekten yol ölümle bitiyor mu? Tarihe ve sanata mal olmuş ölümsüzlük hasretimiz, ‘başlangıçlı ve sonlu’ algı modelimize rağmen yaşamın sonsuzluğuna işaret etmiyor mu?
BEŞ: Bazı anlarda zamanın ruhu bir olumsuzluklar sarmalına takılıp kalıyor. Her an, aynı zaman olmayabiliyor. Kimi durumlarda sanki esin ve anlam pınarımız kurumuş gibi bir çöl ortamında buluyoruz kendimizi. Çölden tekrar yeşilliğe ve suya yürümek, cesaret ve azim gerektiriyor. Gayret etmeden, emek vermeden ve ısrarlı olmadan, içine düştüğümüz umutsuzluk ve anlamsızlık kuyusundan çıkamıyoruz. Nitelikli insan odur ki; böyle zor bir durumda başını göğe kaldırıp ışığı görebilir ve ona ulaşmak için gayretli ve azimli olur. İyi insan odur ki; kendini bir kuyuda hissedenin ışığı görmesini sağlar ve ışığa ulaşmak için onu yüreklendirir.
ALTI: Bakış açısı, insanın zenginliğidir. Bakış açısı, insanın bilgi ve deneyim birikimi ile bunu özümseme başarısının bir ifadesidir. Bakış açısı, sıradanlıkla bilgelik arasındaki uzun yolun ölçü göstergesidir.
YEDİ: Zamanla yarışmak gereksiz çünkü zamanın ömrü bizimkinden uzun… Bunu iyi bilmemize rağmen bu kısacık yaşamı, ‘tahliyeyi bekler’ gibi yaşamaya devam ediyoruz. “Yarın olsa; gün doğsa; olsa bitse …” derken bir yaşamı kum taneleri gibi avucumuzdan akıtıp yok ediyoruz. Sorunlar, şikâyetler, sızlanmalar ve daima bir şeylerin eksikliğini hissiyle daralmalar; sonuçta gözümüzü bir korku bürüyor.
SEKİZ: Ünlü bir siyaset adamı, yaşamı bir bisiklete benzetiyor. Düşmemek için pedal çevirmeye devam etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Yaşamın pedalını çevirmeye devam etmek, doğruların yanında yanlışlar yapılabileceğimize ikna olmak anlamına gelir. Her an daha kaliteli hale gelecek bir yaşam için yanlışlar ve başarısızlıklar kadar doğrular ve başarılar da ders niteliğine sahiptir. Yaşam, komediden trajediye kadar değişen farklı yönleriyle iyi öğretebilecek bir kitaptır.
DOKUZ: Yaşamımızın unsurlarını anlamlandıranın kendimiz olduğunu fark edersek, o zaman yaşamımızın her biri bir anlam sonsuzluğu olan ‘şimdilerden’ meydana geldiğini kavrayabiliriz. Bir anı kaçırmak, bir anlam sonsuzluğunu yitirmeye benzer. Yaşamın her anını yaşamak için ise –sırf sınavlardan, dolayısıyla sorunlardan kurtulabilmek için– zamanı yapay olarak ‘hızlandırmamak’ gerekir mi?
ON: Bazen ayağımıza takılan sorunlarımız sadece küçük çakıl taşlarıdır. Duygusal olarak sendelememize neden olurlar. Genelde onlara yeterli dikkat ve önemle bakmadığımız için bize ciddi sorunlar olarak görünürler. Mutluluğumuzun önünde engeller oluşturan küçük engelleri incelemek için ayıracağımız birkaç dakika, bize mutlu bir yaşamı geri kazandırabilir.
ONBİR: Yaşamınızla ilgili şikâyetleriniz varsa zamanı nasıl kullandığınıza dikkat edin. Zaman yönetiminde yaptığınız hataların mutsuzluğunuzun kaynaklarından birisi olması şiddetle muhtemeldir. Zaman insanın en değerli kaynağıdır; onu biriktiremezsiniz, geri kazanamazsınız ve asla yeniden yaşayamazsınız.