Zor Problemin Açmazı
Gürcan Banger
Bir açmaz, çelişki veya ikilemden söz ettiğimizde –nedense bu durumu olumsuzluk olarak algılarız. Zor problemlerin daima bir negatif öz içermeleri doğal kabul edilir. Açmazlı, çelişki veya ikilem içeren problemler karşısında yardım talebi, olumsuzluğun bir uzman tarafından çözülmesine odaklanır. Özetle; zorluk ile olumsuzluk arasında kurulmuş –ve muhtemelen fazlaca sorgulanmamış– ilişki yönlü bir ezberimiz var.
Zorluk Algısı
Zorluğun olumsuzluk içermesi kaçınılmaz bir durum mudur? Açmaz, çelişki, ikilem veya çatışma içeren bir zorluğun algılanması öncelikle kişinin zihinsel haritası (etki-tepki profili) ile ilgilidir. Bu nedenle bu türden bir zorluğu olumlu veya olumsuz olarak algılayabiliriz. Aynı şekilde zorluk karşısında duygusal veya düşünsel tepki göstermeden de durabiliriz. Eğer zihinsel haritamızı bir öz-konumlama olarak düşünürsek, ne gördüğümüz nerede durduğumuza bağlıdır.
Örneğin açmaz içeren zor bir problem karşısında kişi sadece sorunu çözmeye odaklanarak ‘duygu ifade etmeyen’ bir gerginlik yaşayabilir. Bir başka kişi ise benzer bir zor problem karşısında acı ve üzüntü içeren gerginlik yaşayabilir. Diğer yandan sorun çözme performansı yüksek kişiler zor problemlerle baş etmeyi kişisel gelişim yolunda bir ilerleme fırsatı olarak algılarlar. Böyle bir durumda açmaz içeren problemle ilgili pozitif algı söz konusudur. Özetle; zorluğu olumsuzlukla ilişkilendirmemiz risk ve tehditlere karşı güvende olma ve korunma ihtiyacımızın bize ezberlettiği bir davranış modelidir.
Zor bir problemin çözümünde iki seçenek olduğunu düşünelim. Bunlar maliyet dışında her şeyin eşdeğer olduğu çözümler ise kolayca ve hızla ucuz olanı seçeriz. Ama her iki çözüm farklı değer algıları oluşturuyorsa, bu durumda hangisini seçmemizin uygun olacağı bir ikilem haline dönüşür. Hangi çözümü tercih edersek edelim sonuçta ‘kazanıyor’ olacağız, ama seçmediğimiz değeri de ‘seçmemiş’ olacağız –kaybettiğimiz ‘şey’ de bu seçimi yapmamışlığımızdır. İkilem içeren bu türden bir zor problem pozitif duruma örnek oluşturur.
Olumsuz algı yaratan açmaza sahip zor problemlerin zorunlu olarak dramatik veya trajik unsurlar içermesi gerekmez. Bazı örneklerde açmaz (ikilem, çelişki veya çatışma) sistemin o an aldığımız kesitinde yer almak yerine zaman eksenine yayılmış olabilir. Örgütsel davranış ve yönetim alanlarındaki çalışmaları ile tanınan yazar ve filozof Charles Handy 1994’te yayınladığı “The Age of Paradox (Çelişki Çağı)” isimli kitabında ilginç bir çelişki tespiti yapıyor: “Her kuşak kendisini bir öncekinden ispat edilebilir ölçüde farklı olarak algılar, fakat kendisinden sonra gelecek kuşağı kendi döneminde olacakmış gibi planlar.” Bu örnekte kişisel ve kurumsal algılara dayalı olarak dün, bugün ve yarına yayılmış halde bir çelişkili durum (bir çelişki içeren yeni kuşakları yetiştirme problemi) görüyoruz.
Açmaz, ikilem, çelişki veya çatışma içeren bir zor problem karşısında birinci adım sorunun yarattığı ‘imkânsızlık algısından’ kurtulmak ve problemi anlayabilmektir. Daha sonra problemi yönetip çözme adımları –eğer mümkünse gelir. İmkânsızlık algısı problem karşısında bir felç hali yaşarken biteviye bizi yanıltan ve doğru odaklanmamızı engelleyen farklı uyarılar almamıza neden olur.
Problem karşısında felç hali yaşamak ve buna bağlı yanıltıcı uyarılar almak problemin içerdiği açmazı bir yönetme veya yönetememe sorununa dönüştürebilir. Bu çerçevede bir kurum veya kuruluşta yüksek zorluk dereceli problemler kurumsal yönetim sorununun bir parçasıdır.