Zor Problemin Arkasında Ne Var?

Zor Problemin Arkasında Ne Var?

Gürcan Banger

Çözümsüz derecesinde zor bir problemin arka planında böyle hissetmemize ve düşünmemize neden olan bir ‘faktör’ bulunur. Problemin çözümüne engel oluşturan ‘şeyin’ bu faktör olduğunu algılarız. Çözümü imkânsız kılan ‘rakip’; bir çatışma, bir çelişme, uzlaşmaz yanların birlikte varoluşu ya da gerçek anlamda bir ikilem (açmaz) olabilir. Çözüme karşı duran bu rakibin problemi kavrama, çözüm seçenekleri üretme, aralarından birine karar verip yola çıkma konusunda ilginç bir etkisi olur. Önce bir fikre yöneliriz; ardından bunu olumsuzlayarak muhtemelen karşıt alternatif fikre yöneliriz. Tam yola çıkacakken bir başka yaklaşım –son fikri bir kez daha olumsuzluyarak– daha cazip gelir ve yeniden “Ya olması gereken bu değilse …” türünde bir kararsızlığa savruluruz. Zor problem karşısında sanki çıkışı olmayan bir labirente kapatılmış gibi hissetmemiz ve davranmamız şaşırtıcı bir durum değildir. Çıkışı bulduğumuzu hissetmeye başladığımızda çözümsüzlüğün bir kez daha bataklığının içine çekiliriz. Zorluk ve çözümsüzlük algımıza neden olan faktör var olmaya devam ettikçe problem imkânsızlık özelliğini sürdürecektir.

Zor problem bir yönüyle sahnedeki sihirbaz gibidir. Sihirbaz oyununu sergilerken birtakım hareket ve konuşmalarla dikkatimizi yönlendirir ve –oyununun özü olan– el çabukluğunu görmemizi engeller. Zor problemin arkasındaki ‘imkânsızlık faktörü’ de sahnedeki sihirbaz gibi algımızın yanılmasını sağlar. Adeta zor problemin olmamızı istediği bir düşünsel duruma geçeriz. Sonuçta zor problemin şartlarını benimser ve adeta ‘onun istediği’ gibi düşünüp davranmaya başlarız. Bu konuda adını ezbere bildiğimiz bilim insanı, teorik fizikçi Albert Einstein (1879-1955) “Bir problem onu yaratan düşünme yaklaşımıyla çözülemez” der. Bu sözü bir ilke olarak kabul edersek; bir zor problemin çözüm sürecine girebilmek için öncelikle onun göz bağcılığından kurtulmamız ve farklı düşünebilmeyi başarmamız gerekiyor.

Çelişki ya da Açmaz

Kolay bir örnek olması açısından öykü, roman veya film gibi bir geleneksel kurmaca anlatıyı hatırlayın. En ‘iyi’ malzemesi, çözümü imkânsız gibi görünen bir açmaz ya da çelişkidir. Örneğin film başlar ve kısa bir süre sonra ‘has oğlan veya kız’ çok zor bir durumla karşı karşıya kalır. Örneğin yoksul kız, zengin konağın küçük beyine âşıktır. Fakir ailenin küçük çocuğu amansız bir hastalığa kapılmıştır, ama tedavisi için gerekli para yoktur. Gerçek yaşamdan bir örnek ararsak; alacaklılar iş sahibinin kapısına icra yoluyla dayanmıştır; ya işletme haciz nedeniyle kapanacak ya da eldeki para ile haciz işlemi durdurulacak, ama bu kez de işçilerin ücretleri ödenemeyecek ve imalat için gerekli yeni hammadde alınamayacaktır. Çok daha basit ya da karmaşık, sayısız açmaz ve çelişki örneğini yaşamın kesitleri arasında bulabiliriz.

Açmaz niteliğindeki zor problem bir yengeç sepetidir.

Bir zor problemin –bizim onu öyle algılamamız ya da onun doğası gereği– ‘açmaz’ (imkânsızlık, çözümsüzlük) niteliğine sahip olup olmadığını kavramak için bu tür problemlerin özelliklerine göz atmakta yarar var. Problemi tanımlarken, muhtemel çözüm setini hazırlar ve bir çözümü seçer ve uygulamak üzere yola çıkarken işimize yarayacaktır.

Filozofun son dersinde “Dediklerime inanmayın. Ben bir yalancıyım” demesi bir mantıksal açmaz örneğidir. Diğer yandan günlük yaşamda farklı alanlarda –sosyal, ekonomik ya da kültürel gibi– zor problemleri açmazlık nitelikleri ile yaşayabiliriz. Açmaz türünde bir zor problemde öncelikle çelişen veya çatışan iki yan bulunur. Aralarındaki çatışmaya rağmen bu iki yan aynı sistem, aynı yapı ve bütünlük içinde yer alırlar. Çatışan yanlar onları savunanlar açısından benzer derecede geçerli, mümkün ve savunulabilir olarak kabul edebilirler. Diğer yandan bu çatışma gerçekten mantıklı ve anlamlı da olabilir. Zor problem (içsel çatışma açısından) bir faktör nedeniyle imkânsız kabul edilirken, bir başka yönden mümkün (imkânlı) görülebilir. Son olarak; problemin çatışan yanları bir ‘süper top’ gibi iki karşıt uç veya seçenekler arasında durmaksızın ileri geri, aşağı yukarı savrulmamıza veya bir döngüye girmemize neden olur.

Açmaz niteliğindeki zor problem bir yengeç sepetidir.

(Devamı var)
Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Kişisel gelişim, Sorun / Çözüm kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir